NEŞ’ET İLKİZ
1943 – 1951
Kardeşliği Görmek İsteyenler
1940’lı yıllarda,düşünür ve yazarlar; ”Kardeşliği görmek isteyenler, Darüşşafaka’yı görmelidirler,” görüşünde birleşmişlerdi. Kendisi de beş yaşında babasını kaybetmiş ve dedesi de bir Darüşşafaka mezunu olan rahmetli üstat Haldun Taner ise,”Darüşşafakalılar Türkiye’nin en efendi insanlarıdır,” diyordu. Ben bu soylu halk okulunun mezunlarında ve özellikle eski ağabeylerimizin tümünde bu soylu davranışları hep izlemişimdir.
Darüşşafaka Lisesi’nde tüm öğretmen ve idarecilerimiz engin bir ulus ve ülke sevgisi ile dopdoluydular. Daha iyi eğitimli bir Türk insanı ve daha müreffeh bir Türkiye idealinde, tümü adeta kenetlenmişlerdi. 1943 yılında dördüncü sınıfa girdiğim Darüşşafakayı 1951 yılında bitirmiştim. 1946 yılında İngilizce öğretmenimiz Muhittin Raif Bey’in bizlere ilk, İngilizce’den Türkçe’ye yaptırdığı çeviriyi hatırlıyorum. ”Büyük bir ağaç fırtına sonrası devrilmiş ve yolu kapatmıştı. Ağacı yoldan çekmek üzere bir manga, görevli olarak gelmişti. Ancak,ağacı bir türlü kaldıramıyorlardı. Mangaya devamlı bağıran fakat kendisi hiçbir yardıma katılmayan onbaşıya, uzun boylu bir adam yaklaştı. Onbaşıya niçin mangaya yardım etmediğini sordu. Onbaşı, ”Görüyorsunuz ki ben bir onbaşıyım. Bu manganın komutanıyım,” deyince , uzun boylu adam ceketini çıkardı. Mangaya katıldı. Hep birlikte devrilmiş ağacı yoldan çektiler ve yolu açtılar. Bu uzun boylu adam, ABD Başkanı Abraham Lincoln’du…”
Yedikule’den Günümüze
Darüşşafaka Mezunu Ziya Bozyiğit ağabeyimiz 1950’li yılların başlarında, İstanbul Üniversitesi’nde genel sekreterdi. Yedikule’de oturuyordu ve Yedikule o yıllarda, ünlü kabadayıları ile de tanınmış bir semtti. Ağabeyimiz, üç yılda üç küme atlamış Darüşşafaka futbol takımının, Yedikule futbol takımıyla karşılaşmasını ısrarla istiyordu.
Futbol takımımızda Yüksek Denizcilik Okulu’ndan Naci,PTT Meslek Yüksek Okulu’ndan Orhan ve Kemal gibi, seçkin arkadaşlarımız da oynuyorlardı. Ben,kaleciydim. Binlerce çoşku dolu Yedikule taraftarı önünde, Yedikuleyi eze eze 4-1 yendik. Maç biter bitmez binlerce Yedikule taraftarı sahaya hücum ettiler. Bizleri kucaklayıp, omuzlarında taşıdılar.
Ben, bugün yan yana oturup bir futbol maçını birlikte izleyemeyen seyircileri gördükçe, hep o günleri hatırlar,düşünür, üzülürüm…
*****
Darüşşafaka ve Başbakan Recep Peker…
Darüşşafaka Cemiyeti, 30 Mart 1863 tarihli Padişah Fermanı ile babası ölmüş ve mali durumu yetersiz kız ve erkek öğrencilere karşılıksız eğitim imkanları sağlamak amacıyla kurulmuştu. Maliye Nazırı Yusuf Ziya Paşa, Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Vidinli Tevfik Paşa,Hariciye Nazırı Sakızlı Esad Paşa ve Ali Naki Efendi bu yüce, soylu kuruluşun öncüleriydi.
Fatih’teki okul binasının yapımı için,Sultan Aziz 7.100, Maliye Hazinesi 3.741, Hidiv İsmail Paşa 2.000, Maliye Nazırı Müstap Fazıl Paşa 1.000 altın bağışta bulunmuşlardı. Devrin ileri gelen devlet makam sahiplerinin de bağışlarıyla birlikte bu miktar 30.172 altına ulaşmıştı. Darüşşafaka binasının tetkikler sonucunda, Fatih Semtinde yapımı uygun görülmüş ve bu sahadaki arsalar da, yine devrin Padişahı’nın bağışlarıyla satın alınmıştı. Binanın proje ve planı Dolmabahçe Sarayı mimarı Garabet Amira Balyan tarafından hazırlanmış ve 26.06.1873 tarihinde eğitime başlamıştır.
1947 yılında ben ortaokul ikinci sınıftayken, o günlerin Başbakanı rahmetli Recep Peker okulumuza gelmişti. Sınıfımıza da giren Başbakan Peker çok ciddi bir denetimden sonra, ”Kızlar nerede, kızlar niye yok, niçin kızlar okumuyor?” diye ilgililere adeta hesap sormuştu. Sert, otoriter görünüşüne rağmen, engin bir şevkatle dopdoluydu. Başbakan Recep Peker’in o anda deruhte ettiği, 500.000 TL devlet yardımı ve diğer bağışlarla aynı saha içinde yeni binalar yapıldı ve kızlar eğitimde yerlerini aldılar. Siyah, yeşil renklerin sahibi tüm Darüşşafakalılar; Kurucularını, Başbakan rahmetli Peker’i, bağışçılarını, öğretmen ve idarecilerini hep saygı, minnet ve rahmetle anarlar.
*****
78 Erbaa’lı Raci
20 Temmuz sabahı biz ilk çıkarma dalgasıyla, çıkarma plajımız Pladani ”Yavuz” Plajına kapak atarken, Paraşütçü Komando Yarbay Raci Tetik de Kıbrıs ‘a muharebe atlayışını yapıyordu. Pehlivan, sporcu Raci; benim Darüşşafaka Lisesi’nden sıra ve sınıf arkadaşımdı. Anadolu’nun bağrından çıkmış, çok güçlü ve tertemiz bir arkadaşımızdı. Kore ve Kıbrıs’taki Mücahit görevlerinden sonra, Kıbrıs Barış Harekatı’nda görev almıştı.
Ülke sevgisi Raci için yaşamı boyunca daima en önde ve onun her şeyiydi. Harekat bölgesinin en kritik ve hayati bölgesi olan Boğaz’da hayati görevlere imzasını attı.
Yarbay Raci Tetik, bir bölüm arkadaşıyla birlikte, 1974 yılı Ekim ayında anavatana döndü. Elindeki ufak kavonozun içinde, Boğaz Şehitliği’ndeki mezardan alınmış birer tutam toprakla, harekatın başlangıcında uçaklarımızın Kıbrıs’a attığı Türkçe ve Rumca bildirilerden birer pusula bulunuyordu.
*****
(Neş’et İlkiz Ağabey’in yukarıda yayınlanan anıları, kendisinin yazdığı, “Bir Ada, Bir Dava, Bir Savaş” adlı kitabından alınmıştır.
Neşet İlkiz Ağabeyi bu kitabı sayesinde tanıdım. Kitabında, Kıbrıs adasının tarihini, Türkiye ile ilişkilerini ve 1974 Barış Harekatını detayıyla anlatıyor. Bu detaylar arasında ise kendisi ile ilgili bilgileri son derece mütevazı bir şekilde aktarıyor.
Neş’et İlkiz Ağabey, Yarbay rütbesi ile Amfibi Deniz Piyade Alay Komutanı olarak, Barış Harekatı sırasında Kıbrıs’a ilk çıkan komutandır. Bu alay Kıbrıs’a ayak bastıktan sonra aldığı önlemlerle diğer birliklerin en hasarsız şekilde karaya çıkmalarını sağlamıştır.
Harekattan sonra ülkeye dönen Neşe’et İlkiz Ağabey 1977 yılında Çanakkale Deniz Piyade Birlikleri Komutanlığı’ndan Albay rütbesi ile Foça’daki Amfibi Deniz Piyade Komutanlığı’na atanıyor. Bu arada da, kendisine ait bir evi olmadığından İstanbul’da bir daire almak için girişimde bulunuyor. Temel inşaatından aldığı bu mütevazı dairenin taksitlerini ödemekte zorlanıyor. Bunun için komutanlarından dış görev istiyor. Dış görev sınavlarından geçerli not almasına rağmen tayini bir türlü yapılamıyor. Aldığı dairenin borcunu ödeyebilmek için ordudan istifa edip, özel sektöre uzun yol kaptanı olarak geçmek zorunda kalıyor.
Toplum olarak, şehit yakınlarına, gazilerimize ve kahramanlarımıza karşı duyarsız olmaya maalesef alışmış bulunuyoruz. Ama hiç bir şey, onların kahramanlıklarının gölgeleyemiyor.
Neş’et İlkiz Ağabey gerçek bir kahramandır.)
Bu bölümdeki Neşet İlkiz’e ait anılar, “İLKİZ, N.İ., 2007. Bir ada, Bir Dava, Bir savaş. Alfa yayınları. İSTANBUL: ISBN: 978-975-297-873-7” adlı kitaptan alınmıştır.