FETTAH AYTAÇ
1921-1928
GERÇEĞE DÖNÜŞEN RÜYA
Mühendisliğe giden yol… Darüşşafaka!
Adana’da 1907 yılında dünyaya gelen Fettah Aytaç 1921 yılında Darüşşafaka Lisesi’ne girdi. 1928 yılında Darüşşafaka’dan mezun olduğunda aklına mühendis olmayı iyice yerleştirmişti. Sadece bir mühendis değil çok iyi yetişmiş bir mühendis olmalıydı. İstanbul Mühendis Mektebi’ne (İTÜ) başladığında bu hayalini gerçekleştirmek için bir yandan yoğun bir tempo ile derslerine çalışıyor, öte yandan kültür ve sanat yönünden de kendini geliştirmek için büyük çaba sarf ediyordu. Adam olmanın birinci ve temel koşulunun her şeyden önce kültürlü olmaktan geçtiğine inanmıştı.
Bunu da zaman zaman “Kurumların başında görev yapacak insanlar her şeyden evvel önemli derecede kültür birikimine sahip olması gerekir” diye dile getirirdi.
Atatürk ve genç mühendis
Genç mühendis olarak hayata atıldığı sıralarda Atatürk Türkiyesi büyük bir imar atağındaydı. O da hep kendi işini kurmak, kendi kendinin patronu olarak hayatını düzenlemeyi kafasına koymuştu.
Doğduğu kente, Adana’ya döndü. İnşaat işleri yapmaya başladı. Bunlardan biri de Adana’daki Dinlenme Tesisleri’ydi. İnşaatın bitip yüzme havuzunun işletmeye alındığı günlerde Atatürk Adana’ya gelmiş, bu tesisi de görmek istemişti.
Tesise geldiği zaman, Atatürk inşaatı yapan genç müteahhit Fettah Bey’i yanına çağırır. Üç kademeli tramplenin en yükseğini işaret ederek buradan atlama yapmak için asgari derinliğin ne olması gerektiğini sorar.
Genç mühendis yükseklik, beden ağırlıkları, yer çekimi ile kazanılan hız, suya dalış anındaki güç ve suyun kaldırma gücü gibi teknik konuları bir çırpıda ama basit bir dille anlattığında Atatürk çok memnun olur, omzunu okşar ve “Memleketin senin gibi iyi yetişmiş insanlara ihtiyacı var. Çok memnun oldum, aferin” diyerek takdirlerini ifade eder.
Fettah Bey’in Atatürk’e olan hayranlığı bir tutku düzeyindeydi. Onun devrimlerine olan bağlılığını her fırsatta dile getirmekten kaçınmazdı.
Darüşşafaka ya çırak okulu ya da kolej olacaktır
Fettah Bey’in işleri her geçen gün büyüyordu. Atatürk’ün başlattığı tarım hamlesinde gerekli olan modern araç ve donanımın her geçen gün daha fazla kullanılacağını gördüğü için Massey Ferguson firmasının temsilciliğini de almıştı.
Parasal yönden güç kazandıkça Fettah Aytaç hayatını şekillendiren kurum olan Darüşşafaka ile daha yakından ilgilenmeye başlar. 40’lı yıllardan itibaren cemiyete üye olmuş, Darüşşafaka’nın daha ileriye gitmesi için yapılması gerekenleri düşünmeye başlamıştır bile.
1950’lerde cemiyetin başında Yapı Kredi Bankası’nın kurucusu Kazım Taşkent vardır. Kazım Taşkent ve yönetim kurulu Darüşşafaka’yı çırak okulu haline dönüştürmek planlarını yapmaktadırlar.
Fettah Aytaç, “Yönetim kurulu azalarının azamisi, Kazım Taşkent’in bankasından kredi alıyorlardı. Onun için karşı çıkamıyorlardı” diyerek çıkar ilişkileri uğruna Darüşşafaka’nın geleceğine sahip çıkılmadığını söylemektedir.
Darüşşafaka düşünün gerçekleşmesi
Fettah Aytaç, Darüşşafaka’dan yetişen cemiyet üyeleri ile birlikte mücadeleye başlar, ilk seçimde yönetimi ele geçirir. Darüşşafaka’nın meslek okuluna dönüştürülmesi noktasından İngilizce eğitim yapan çağdaş bir okul durumuna getirilmesi sürecini kendisi şöyle anlatmıştır:
“Kazım Taşkent’in Cemiyet başkanlığı döneminde Darüşşafaka neredeyse bir meslek okulu haline dönüştürülmek istendi. Buna karşı çıktım ve yönetimin dışında kaldım. Çünkü Darüşşafaka en az Galatasaray Lisesi düzeyinde bir okul olmalıydı.
1954 yılında Cemiyet yönetimine geçtiğimizde durum parlak değildi. Devletin en küçük katkısı yoktu. Önce Osmanbey Sitesi’ni arkasından Çemberlitaş Sitesi’ni kurduk. Buralardan elde edilen gelirlerle bütçeyi başa baş duruma getirdik. Eğitim adamakıllı gerilemişti, okulu bitiren öğrenciler doğru dürüst iş bulamıyor, okuldan ayrılmak bile istemiyorlardı. 1955 yılı Darüşşafaka’nın tarihinde önemli bir dönüm noktası oldu. O yıl İngilizce eğitime geçiş kararı alındı, başlangıçta bu önerime herkes karşı çıkmıştı ‘Bu yoksul çocuklar yabancı dil öğrenemez, dilleri bile dönmez’ denmekteydi, söylenenlere kulağımı tıkadım ve incelemelere giriştim. İngilizce öğretimin yerleşmesi için Nazıma Antel Hanımefendi’yi bulduk ve eğitim şefliğine getirdik.
Nazıma Antel; bilgisi, kişiliği, disiplini ve aydın Türk kadını kimliği ile okulumuza damgasını vurmakta gecikmedi, ülkenin en yetenekli öğretmenlerini bir araya getirerek Darüşşafaka’nın altın çağının temellerini attı. Çalışmaları yalnız eğitim ve öğretimle sınırlı kalmadı, öğrencilerle giysisinden temizliğine, çalışmasından dürüstlüğüne tek tek ilgilendi. Yıllar içinde yüzlerce Darüşşafakalıya adıyla seslendi; öyle ki Darüşşafaka ile Nazıma Antel birlikte anılır oldu.
Nazıma Antel ve diğer seçkin öğretmenlerimizin üstün başarıları meyvesini verdi ve o dönem yetişen Darüşşafakalı gençler her alanda Türkiye’nin gözbebeği oldular. Eğitim, öğrenim, yabancı dil, kültür, sanat ve spor dallarında diğer liseleri geride bıraktılar.
Bugün artık kimse yetim ve yoksul öğrencilerin dillerinin İngilizceye dönmediğini tartışmıyor.”
Fettah Aytaç’ın Darüşşafaka için çok önemli bir girişimi de kız ve erkek öğrencilerle karma eğitime geçiştir, bu düşüncenin öyküsünü de şöyledir:
“Atatürk’e çok bağlıydım ve derin bir saygı besliyordum. Adana’da bir yüzme havuzu yapmıştım, Atatürk çok beğendi, beni kutladı ve benim yanımda belediye başkanına ‘Burada yüzme yarışları yapacak mısınız? Hanımlar da bu yarışlara katılacak mı’ dedi. Belediye başkanı cevap veremeyince yüzü asıldı ve gitti. Atatürk’ün kadınlara verdiği değerin etkisi bende büyük oldu. Okulumuza kız öğrenci alma düşüncem biraz da buradan doğmuştur.”
Darüşşafaka, 1971 yılında kız öğrencilere kapılarını açtı
“Darüşşafaka Lisesi’ni örnek alan Galatasaray ve benzer okullar da karma eğitime geçmeye başladı. İngilizce karma eğitimin çok başarılı olduğu görülünce herkes bana inandı ve güvendi, kızlarımız ülkemizin övünç kaynağı oldu. Devlet büyüklerimiz beni kutladılar ve teşekkürlerini ilettiler.
Darüşşafaka için yaptığım yenilikleri kız öğrencilerin de katılımıyla sürekli sürdürdüm. Darüşşafaka’da öğrenciyken güzel sanatlara eğilimim vardı ve Darüşşafaka’nın kültür alanında örnek bir kuruluş olması için okulumuzda resim sergileri açtırdım, klasik Batı müziği konserleri verdirdim. Ünlü yazar ve sanatçılarımızı okula çağırıp öğrencilerle söyleşiler yaptırdım. Bu çalışmalarımızda kız öğrencilerimiz pırıl pırıl giysileri içinde konuklarımıza yer gösterir, onların övgülerini alırlardı. Bu, Türkiye için yeni ve imrenilecek bir olaydı. Bu güzel yılların etkisi ve deneyimiyle daha sonraları İstanbul Festivali’ni düzenleyen İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın kurucu üyeleri arasında yer almayı görev bildim”.
Babalı yoksul öğrencilere de öğrenim olanağı sağlanması
“Darüşşafaka Lisesi 1873 yılında kuruldu, okulumuzun kuruluşundan cumhuriyetimizin kuruluşu olan 1923 tarihine dek geçen 50 yıl boyunca ülkemiz bir savaştan ötekine sürüklenip durmuştu. Okula yetim çocukların alınması bu savaşlarda verdiğimiz şehitlerin çocukları için düşünülmüş bir uygulamaydı, savaşlar ortadan kalkınca nitelikli ve yeter sayıda yetim ve yoksul öğrenci bulmanın zorluğu ortaya çıkmıştı. Bir yandan eğitim düzeyimiz yükselmekte diğer yandan başvuru sayımız azalmaktaydı.
Buna bir çözüm bulmak zorundaydık, ülkemizin seçkin yazar, düşünür, eğitimci ve önder insanlarını çağırarak bir dizi toplantı düzenledim, durumu anlattım ve önerilerini aldım. Ortaya çıkan sonuç; seçtiğimiz öğrencilerin en az yüzde ellisinin yetim ve yoksul çocuklardan oluşması koşuluyla babalı ve yoksul kız/erkek öğrencilerin alınmasıydı. Yapılan sınavlarda babalı ve yoksul çocuklar %80 oranında başarı gösterirken yetim çocuklar %55 oranında başarılı olmaktaydı. Yetim çocukların oranını %50’de koruduk. Böylece çocuklar diğerlerine yetişebilmek için daha çok çalıştılar ve bir süre içinde belli bir düzeye geldiler, öğrenim çıtası yükselirken öğrenci çıtası da nitelik ve nicelik bakımından yukarı çekildi. Sonuç doğal olarak daha başarılı bir eğitim oldu. Fakat bu düzenleme daha sonra değiştirilerek yine eski düzene dönüldü.”
Darüşşafaka’da bu devrimsel değişikliklere imza atan Fettah Aytaç, cemiyetin gelir kaynaklarını geliştirme için modern alışveriş merkezi kompleksleri kurmuştur. Çemberlitaş Sitesi, Şişli’deki Site Sineması ve ofis kompleksi bunların arasındadır.
Fettah Aytaç 29.4.2003 günü hayata veda etti. Işıklar içinde yatsın.
Fettah Aytaç, 1965 yılında Darüşşafaka Lisesi’nde 1 yıl müdürlük görevini de üstlendi. 1965 mezunlarının yıllıklarının ilk sayfasında şu sözleri yer almıştır:
“Öğrencilerime,
21 Mayıs 1965
Benzerine dünyada ender rastlanabilen Darüşşafaka Lisesi’ni, Türk milleti, doksan iki yıl evvel kurmuş ve bugüne kadar idame ettirmiştir.
Aldığınız sağlam Türk kültürünün yanında Batı medeniyetinin dev adımlarına uyabilmeniz yabancı dil bilmenin zarureti karşısında Darüşşafaka 1954 yılından itibaren İngiliz diline önem vermiş ve Fen derslerinin İngilizce olarak öğretimine başlamıştır. Sizler bu suretle yabancı bir dili, İngilizceyi, tam manası ile öğrenmiş olarak okuldan mezun oluyorsunuz.
Okulunuzda edindiğiniz bilgi ve tecrübeler, sizlere, hayatta doğru ve yan1ışı ayırma, karşılaşacağınız problemleri müspet bir şekilde halletme, hadiselere realist bir gözle bakma, karşınıza çıkacak engelleri aşma ve bu suretle hayat mücadelesini kendinizden emin olarak yapabilme gücünü kazandırmış bulunuyor.
Yalnız şunu unutmayınız ki hiçbir okul, öğrencinin her türlü bilgi ve tecrübe ile mücehhez olarak hayata atılmasını sağlayamaz; ona kendi kendini yetiştirmek için gerekli malzemeyi verir. Bundan sonra bilgi ve tecrübelerinizi arttırmaya gayret edecek ve mükemmel bir insan olarak yetişmenin çarelerini arayacaksınız. Bunun için de kendi dar ufkunuzu genişletmeniz, meslek hayatınızın sınırlılıklarından kurtulmanız, yalnız kendi meslek ve memleketinizin problemlerini değil, bütün dünyaya ait problemleri kavramanız gerekir. Ancak bu suretle ideal manada kültürlü bir insan olabilirsiniz.
Memleketinize yapacağınız en büyük ve önemli hizmet ise büyük dâhi Atatürk’ü anlayarak onun milleti için çizdiği yoldan yürümekle mümkündür.
Darüşşafaka’dan mezun olduktan sonra sizi yetiştiren okulumuza bağlı kalacağınızdan ve her fırsatta ona maddi ve manevi yardımda bulunacağınızdan eminim.”
Fettah AYTAÇ
Okul Müdürü
*****
(Yukarıdaki röportaj, 1974 mezunu ağabeylerimizden Beşir Özmen tarafından gerçekleştirilmiş ve Darüşşafakalılar Derneği yayın organı ‘DD’de yayımlanmıştır. Beşir Özmen, bu röportajın yapıldığı tarihte Darüşşafakalılar Derneği Başkanı olarak görev yapmaktaydı. Ben de aynı yönetim kurulunda çalışmaktaydım.
Fettah Aytaç, cemiyet başkanlığından ayrıldıktan sonra Darüşşafaka camiasına küsmüş ve uzun yıllar camiadan kimse ile görüşmemiştir. Uzun yıllar süren küskünlüğüne Beşir Özmen sayesinde son verdi. Darüşşafakalılar Derneği Başkanı olarak Beşir Özmen 1992 yılında Fettah Bey’i ziyaret etmiş ve pilav gününe davet etmişti. Fettah Bey, söz konusu pilav gününe katılarak, bir anlamda camiayla barışmış oldu.
Bu barışma vesilesiyle Fettah Bey’i hem tanımış hem de dostluğunu kazanmıştım. Zaman zaman Beşir Özmen ve diğer yönetim kurulu üyeleri ile evinde ziyaret eder, Darüşşafaka ile ilgili sohbet ederdik. O yıllarda oturduğum ev Fettah Bey’in evine yakın olduğundan, bazen tek başıma da ziyaretine giderdim. Kendisine bu kadar yakın olmuş ve sohbetlerinden feyz almış biri olduğumdan kendimi çok şanslı ve mutlu hissetmekteyim.
Fettah Bey çok kibar, çok nazik ve çok sevecen biriydi. Ziyaretine gittiğimizde gözlerinin içi parlardı. Bizlere mutlaka viski ya da konyak ikram eder, doktorunun yasaklamasına rağmen evdeki bakıcıdan sakladığı sigarasını ortaya çıkarır ve sohbet esnasında keyifle tüttürürdü. Fettah Bey kendisine abi denilmesinden pek hoşlanmazdı. Bunu kesinlikle ifade etmemiş olmasına rağmen daha ilk görüşmemizde hepimiz kavramıştık. Kendisi bizlere hitap ederken isimlerimizin önüne mutlaka ‘Bey’ sıfatını koyardı. Hayri Bey, Beşir Bey gibi… Dolayısıyla biz de kendisine Fettah Bey demeyi yeğlerdik.
Yapılmasını istediği şeyleri doğrudan sözlerle ifade etmeden anlatabilen bir kişiliğe sahipti. Bu konuda anlattığı bir anısını hiç unutmuyorum. Öğrencilerin yemek âdâbını öğrenmelerine çok önem verirmiş. Her yemek çeşidinin ayrı kaplarda yenilmesi için porselen tabaklar ve çatal bıçak takımları aldırmış. Sıra gelmiş yemek âdâbı kurallarının öğrencilere öğretilmesine.. Okulda öğretmenlerle bir toplantı yapmış ve onlara; “Öğrencilerimiz çok zekidirler. Onlara nasıl yemek yemeleri gerektiğini sakın söylemeyiniz. Her bir öğretmen, onların masalarına otursun ve onlarla yemek yesin. Onlar size bakarak derhal öğreneceklerdir” demiş.
Gerçekten de bizler böyle öğrenmiştik sofra âdâbını. Masalarımızda 2 adet porselen tabak ve birer kâse bulunurdu. Sekiz kişilik masalarda lise 3. sınıftan hazırlık 1. sınıfa kadar her sınıftan bir kişi bulunurdu. Öğle yemeklerinde masalarımızda birer öğretmen olurdu. Yemekleri ya öğretmen ya da masanın en büyük abisi dağıtır ve herkese eşit yemek dağıtılmasına dikkat edilirdi. Yemekler masanın solundan dağıtılmaya başlanır, elden ele en sağda oturana ulaştırılırdı. Masanın tüm bireyleri yerine oturmadan yemek dağıtılmaz, öğretmen ya da en büyük abi “Afiyet olsun” demeden yemeğe başlanmazdı. Öğretmenlerimiz ve ağabeylerimize bakarak öğrenmiştik sofra âdâbını.
Fettah Bey’in, yukarıdaki röportajda yer almamış bir anısını da anlatmadan geçemeyeceğim. Darüşşafaka’nın çırak mektebi yapılmasına karşı çıkıp, kolej yapmaya karar verdiği dönemde bir dizi inceleme yapmış. Dönemin en önde gelen sanatçı, edebiyatçı ve aydınlarını her gece evine davet eder bu konuyu tartışırmış. Pek çok kişi, bu fakir öğrencilerin İngilizce öğrenmesinin imkânsız olacağını Fettah Bey’e söylemiş. Fettah Bey sonunda bir İngilizce bilen arkadaşından kendisine İngilizce öğretmesini rica etmiş. Bir süre İngilizce ders aldıktan sonra yine ülkenin önde gelen aydınlarının katıldığı bir yemek daveti vermiş. Yemekte öğrendiği İngilizce cümleleri kullanarak, doğru konuşup konuşmadığını sormuş. Herkes, “Çok güzel telaffuz ediyorsunuz Fettah Bey” deyince; “Ben de o yoksul öğrencilerden biri olarak yetiştim. Şayet ben İngilizceyi bu yaşımda doğru konuşabiliyorsam onlar mutlaka benden daha iyi konuşacaklardır” demiş ve kararını uygulamak için desteklerini istemiş. Fettah Bey, Darüşşafaka ile ilgili kararlarında ülkenin aydınlarının desteğini çok fazla önemserdi.
Fettah Bey’in Darüşşafaka’da yaptığı devrimlerin en önemlilerinden biri de kız öğrencilerin okula kabulüdür. Ancak pek çok kişi bu fikrin Fettah Bey’e ait olduğunu düşünür. Oysa, 1865 yılında kurulan Cemiyet-i Tedrisiyei İslamiye, Darüşşafaka’yı kız ve erkek yetimlere mahsus bir okul olmak amacıyla kurmuştur. Cemiyetin kuruluş amaçlarında bu konu bizzat belirtilmiş olmasına rağmen uzun yıllar bu amaç gerçekleştirilememiştir.
Belli dönemlerde bu konuda girişimler de olmuştur. Örneğin, 1947 yılında Başbakan Recep Peker, kız öğrencilerin Darüşşafaka’ya alınabilmesi için cemiyete 570.000 TL (Beş yüz yetmiş bin) bağışta bulunmuş ve o yıl Çarşamba’daki binanın hemen yanında kızlar için bir okul binasının inşaatına başlanmıştır. Bu bağış ve inşaat kararı cemiyetin 1947 yılı genel kurulu kararlarında yer almasına rağmen ülkede yaşanan ekonomik kriz nedeniyle uygulamaya konamamıştır. Fettah Bey ise bu karardan (ya da vasiyetten) yola çıkarak kız öğrencilerin okula alınması konusundan genel kurulu ikna etmiştir.
Değerli ağabeylerimizin biz Darüşşafakalılara bir başka vasiyeti daha vardır: Cemiyet-i Tedrisiyei İslamiye’nin 13 Temmuz 1901 tarihindeki genel kurulunda İstanbul’daki Darüşşafaka’nın haricinde, yurdumuzun diğer illerinde de Darüşşafakalar oluşturmak konusunda alınmış bir karar vardır. Bu karar (vasiyet) halen yerine getirilememiştir. Cemiyetimizin değerli yöneticilerinin, ağabeylerimizin yüz yıl önce aldığı bu kararı yeniden gözden geçirmelerini umuyorum. Belki de Anadolumuzda açılacak Darüşşafakalar için en uygun zaman bugündür.)