Süper Lig 6. Hafta
15.10.2011
Beşiktaş 0 : 2 Kayserispor
Maç öncesi röportajlarında Şota; Beşiktaş seyircisinin rakip üzerinde çok büyük bir baskı oluşturduğunu, skora etki ettiğini ve bu maçta seyirci baskısından çekindiğini söylüyor. Şota herhalde kendi futbol oynadığı dönemdeki Beşiktaş seyircisini hatırlıyor. Oysa, değişen dünya ile birlikte Beşiktaş seyircisi de çok değişti. Artık, rakibi ve hakemi baskı altı alan, takımını ateşleyen seyirci sayısı tribünlerde azaldı. Onların yerine, 19 Mayıs gösterilerini aratmayan şovlat yapan, ünlü bestekarları kıskandıracak bestelerle, TRT çok sesli korosuna parmak ısırtan bir seyirci topluluğu oluştu.
Maalesef bu seyirci maçı da izlemiyor artık. Rakip oyuncular sahada futbolcularımızı dövmüş, hakem oyunu katletmiş, penaltımızı vermemiş, hiç umurlarında değil. Varsa yoksa yeni bestelerini söylüyorlar. Bu bestelerin takımı ateşlediğini mi zannediyorlar? Sahada henüz Türkçe ‘merhaba’ demeyi sökememiş en az 6-7 futbolcunun bu bestelerden etkilenip, daha iyi oynayacağını mı hayal ediyorlar? Yoksa tribünde kendilerini mi eğlendiriyorlar? Bu soruların cevabını önce kendilerine vermeleri gerekir.
Bu maçta da Beşiktaş seyircisi aynı tavrını sürdürdü. Seyirci ancak Beşiktaş 65. dakikada golü yedikten sonra uyandı. Oysa maçı seyrediyor olsalar, daha 1. dakikada Kayserispor’un yakaladığı gol pozisyonunu görecek ve sahadaki Beşiktaşlı futbolcuların vurdum duymazlığının fakına varabileceklerdi. Belki de yapacakları tezahürtlarla, Şota’nın da dediği gibi, oyun kaderini değiştireceklerdi.
Gelelim maçın yorumuna; Haftalardır oynamayan Guti’yi nihayet sahada gördük. Ancak Carvalhal’in, sezon başından beri oynamayan Guti’yi neden ilk onbirde sahaya sürdüğünü anlamadık. Hadi oyun planını Guti üzerine yaptığını varsayalım; Peki kondüksiyon eksiği olan ve ilk yarı dökülen Guti’yi neden ilk yarı sonunda oyundan almayıp, 70 dakika sahada tuttu? Carvalhal de futbol politikasını öğrenmiş görünüyor. Formsuz Guti’yi 70 dakika sahada tutup, seyirciye yuhalatarak, Guti’yi oynatması için kendisine baskı yapanlara mesaj veriyor. Alın size Guti, diyor. Ama bu arada Beşiktaş maçı kaybetmiş, kimin umurunda?
Sahaya çıkan ilk onbirine bakıldığında, orta sahanın Kayserispor’a teslim olacağını maçının ilk dakikasından itibaren Carvalhal hariç herkes gördü. Aurelio, Fernandez, Simao ve Quaresma dörtlüsünden sadece Aurelio ikili mücadelelere girip, varlık göstermeye çalıştı. Diğer üçü ise 90 dakika boyunca sahada sadece dolaştılar. Teorik olarak, Edu ile birlikte ileri ikili de, ya da Edu’nun arkasında oynaması gereken Guti ise formsuzluktan dolayı Edu’yu ileride tek başına bıraktı.
Edu kötü bir futbolcu değil. Sahada yaptıklarına bakınca, futbol fundamentalinin olduğu açıkça görülüyor. Ancak Edu tipinde oyuncular, kanatlardan yapılacak bindirmeler ve ortalarla başarılı işler yaparlar. Aslında Almeida da bu tarz bir oyuncu. Onun gol sayısının azlığının nedeni de bu. Peki kanatları kim kullanacak? Simao ve Quaresma! Simao hayatından bıkmış, durumu idare ediyor, Quaresma ise şov peşinde! Tamamen kendini eğlendiriyor.
Böyle bir orta saha ile Türkiye liginde hangi takım karşısına çıkarsanız çıkın, yenilgi kazınılmaz olur. Kenarda Veli Kavlak ve Ernst’i oturtuyorsanız, bu orta sahanın hezimetini görür görmez onları oyuna almak zorundasınız. Ayrıca yenilen golden sonra sahaya sürülecek oyuncu da Holosko değil, Mustafa Pektemek olmalıydı. Ama Carvalhal bunları göremedi, ya da gördü de değişiklikleri yapmaktan çekindi.
Kayserispor maç boyunca iyi futbol oynamaya çalıştı. Kesinlikle defansa çekilip, oyunu kilitlemediler. Tam tersine açık bir futbol oynadılar. Kalecileri Gökhan ise oyuna çok iyi konsantre olmuştu. Bu maçı, kendisi de Beşiktaş taraftarı olan rahmetli babası için oynuyordu. Muhtemelen Gökhan da Beşiktaşlıdır. Babasına rahmet diliyor, Gökhan’ı da güzel oyunundan dolayı tebrik ediyorum. Özellikle, 18. dakikada Guti’nin kullandığı serbest vuruşu doksandan çıkartması çok şıktı.
Hakem ise vasat bir yönetim gösterdi. Maçtaki en önemli hatası, İbrahim Toraman’ın burnunun kırıldığı pozisyonda penaltı kararını verememesi idi. Oysa o pozisyonda kaleci Gökhan’ın kontrolsüz olarak İbrahim Toraman’ın üstüne gitmesi ve yurmuğunu burnuna vurması tereddütsüz penaltı idi. Pozisyonun devamında Egemen’in topa kafasını uzatmasına tekme ile müdahale edilmesi de penaltı idi. Şayet tekmenin Egemen’in kafasına gelmediğini düşündü ise en azından endirek serbest vuruş vermeli idi.
Beşiktaş için bu 3 puan kaybı önemlidir. Sezon sonunda, bu tür kaçan puanları çok arayacağız. Umarım bu hafta oynanacak Dinamo Kiev maçında da aynı hatalar yapılmaz ve kaybolan ruh geri gelir. Yoksa yeni bir Avrupa faciası ile karşılamak süpriz olmaz.
MAÇIN AYRINTILARI
15.10.2011
Stat: Fiyapı İnönü
Hakemler: Özgür Yankaya, İsmail Şencan, Mehmet Cem Hanoğlu, Mustafa Öğretmenoğlu (4.)
Beşiktaş: Rüştü Reçber (Dk.46 Cenk Gönen), Fernandes, İbrahim Toraman (Dk.82 Tanju), Quaresma, Guti (Dk.69 Holosko), Mehmet Aurelio, Ekrem Dağ, Simao, Sidnei, Edu, Egemen
Yedekler: Cenk Gönen, Veli Kavlak, Mustafa Pektemek, Holosko, Fabian Ernst, Tanju, Atınç
Antrenör: Carlos Carvalhal
Kayserispor: Gökhan, Pekarik, Eren Güngör, Khizanshvili, Hasan Ali, Santana, Riveros, Troisi, Furkan (Dk.86 Abdullah), Amrabat (Dk.88 Ömer), Gökhan Ünal
Yedekler:Deniz Doğan Mehmet, Okan Alkan, İlhan Eker, Abdullah, Emir Kujovic, Ömer, Okan
Teknik Direktör: Sota Arvaledze
Sarı Kartlar: Riberos (Dk. 28), Quaresma (Dk. 60), Hasan Ali (Dk. 67), Eren (Dk. 77), Santana (Dk. 90), Fernandes (Dk.93)
Goller: Furkan (Dk. 65), Troisi (Dk. 81)