EZELİ RAKİP, EBEDİ DOSTLAR VE STADYUM SORUNU
Emektar İnönü stadyumunun yapına 1938 yılında başlanmış ancak 2.Dünya Savaşı nedeniyle bir tütlü bitirilememiş. İnşaat 1943 yılında tekrar başlamış ve 1947 yılında tamamlanarak hizmete açılmış. Stadyumun açılış maçı Beşiktaş ile İsveç’in A.I.K. takımı arasında oynanmış ve bu stadyumdaki ilk golü de efsane başkan Süleyman Seba atmıştı. Ancak bu stadyum artık günümüzde ömrünü tamamlamış bulunuyor. Bunun nedeni Beşiktaş’ın daha büyük bir stadyuma ihtiyaç duyması değil. Aslı neden yapının depreme uygun olarak inşa edilmemiş olması.
2000 yılında Başkan olan Serdar Bilgili’nin yönetim kurulunda Fikret Orman ile aynı masayı paylaşmıştım. Fikret Orman tesislerden sorumlu idi. Yönetime geldiğimiz yıl o melun deprem faciasının yarıları henüz sarılmamıştı. Herkes deprem konusunda çok hassastı. Fikret Orman’ın da ilk icraatlarından biri, İ.T.Ü.’ne İnönü Stadyumunun deprem dayanıklılık testi yaptırmak olmuştu. Test için alınan numuneyi yönetim kurulu toplantısına getirdiğinde hepimiz şoka girmiştik. Numune beton parçasının içindeki demirler Fikret Orman’ın parmakları arasında ezilip, un ufak olmuştu. İ.T.Ü raporuna göre bu stadyum orta ölçekli bir depreme bile dayanıklı değildi.
Serdar Bilgili stadyumu yeniden inşa etmek için çok emek harcadı. Ancak bürokrasiyi ve özellikle de Anıtlar Kurulunu aşmaya başkanlık süresi yetmedi. Daha sonra yönetime gelen Yıldırım Demirören ise bu konuda yeterli özeni göstermedi. Başkanlık yaptığı sekiz yıl içerisinde bu sorunu görmezden geldi. Fikret Orman ise sorunun ciddiyetini iyi bildiğinden, Beşiktaş’ın içine düştüğü mali krize rağmen, kendine ilk hedef olarak yeni bir stadyum yapımını koydu.
Fikret Orman’ın elinde yapılmış bir proje yoktu. Ayrıca inşaat izinleri de tamamlanmış değildi. Bürokrasi engelini aşabilmek ve stadyumun yapılmasını engellemek isteyen bürokratların üzerinde baskı oluşturmak amacıyla stadyumu bir an önce yıkmayı planladı. Beşiktaş’ın yeni sezonda maçlarını T.T Arena ya da Saraçoğlu’nda oynaması halinde stadyuma kazma vurabileceğini böylece izin sürecini hızlandırabileceğini hesap ediyordu. Tek sorun Beşiktaş’a İstanbul’da oynayabileceği uygun bir stadyum bulmaktı. Yeni sezonda Süperlig’de İstanbul’dan beş takım bulunacaktı. Kullanıma uygun stadyumlar ise Arena, Saraçoğlu ve Kasımpaşa stadyumları idi. Olimpiyat Stadyumu bakıma alınacağından İ.B.Belediyespor maçlarını Kasımpaşa Stadyumunda yapacağına göre Beşiktaş’a Arena ya da Saraçoğlu’ndan başka alternatif kalmıyordu.
Ama ‘ezeli rakip, ebedi dost’lardan bu plana destek gelmedi. Aziz Yıldırım yarım ağızla Saraçoğlu’nda oynayabileceğini söylemesine rağmen iş ciddiye binince bu konuyu bir daha açmadı. GS başkan ve yöneticileri ise tamamen Beşiktaş’a karşı düşmanca bir tutum aldılar. Beşiktaş’ın stadyumlarına zarar vereceğinden tutun da Beşiktaş’ın stadyumlarının üzerine yatacağı ve bir daha çıkmayacağına kadar bir sürü komplo teorileri yaratarak taraftarlarını Beşiktaş’a karşı kışkırttılar. Eski bakanlardan Işın Çelebi, “Arena’ya el koyacaklar. Parası da yok. Beşiktaş‘a yeni stat yapamayacakları için, Arena’yı bizimle Beşiktaş‘ın ortak kullanımına açacaklar. Benim endişem bu.”diyerek GS camiası için yeni bir argüman yarattı. Oysa hem Işın Çelebi hem de GS’nin önderleri İnönü Stadyumunu hiçbir gücün Beşiktaş’ın elinden alamayacağını çok iyi biliyorlardı. Asıl amaçları, ağır bir finansal kriz yaşayan Beşiktaş’ı daha da dibe itmekti. Yapılacak yeni stadyumunun Beşiktaş’ı yaşadığı finansal krizden çıkmasına yardımcı olacağının farkındaydılar. Ama ‘ezeli rakip, ebedi dost’larının bu finansal krizi kısa sürede atlatmasını istemiyorlardı.
FB ve GS cephesi uzun yıllardır Beşiktaş ve Trabzonspor’a karşı gizli bir savaş açmış durumdalar. TV yayın gelirlerinin 4 büyük takım arasında ayrıcalıklı olarak bölüşülmesinden rahatsızlar. Beşiktaş ve Trabzonspor’u dışlayarak pastanın büyük kısmını aralarında bölüşmek istiyorlar. Beşiktaş’ın içine düştüğü finansal kriz ise bu amaçlarını gerçekleştirebilmek için bulunmaz bir fırsat. Beşiktaş’ı ne kadar köşeye sıkıştırır, ne kadar dibe iterlerse bu amaçlarına daha çabuk ulaşacaklarını umuyorlar. Dikkate almadıkları tek şey ise Beşiktaşlılık ruhu! Bu ruhun Beşiktaş’ı düştüğü krizden çekip çıkartacağının farkında bile değiller.
Stadyum sorunu yaşayan ilk kulüp Beşiktaş değil; bugüne kadar pek çok kulüp benzer sorunlar yaşadılar. Beşiktaş, FB’nin Papazın Çayırı olarak bilinen stadyumu olmasına rağmen 1982 yılına kadar İnönü Stadyumunu FB’nin kullanımına açmıştı. GS ise, 1964 yılındaki açılışında tribünü çöken Ali Sami Yen stadyumunu kullanamadığı dönemlerde maçlarını İnönü’de oynamıştı. Beşiktaş camiası o yıllarda büyüklük göstermiş ve ‘ezeli rakip, ebedi dost’ dediği bu iki kulübe stadyumunun kapılarını açmıştı. Seksenli yılların başında ligde fırtına gibi esen Sarıyer ve doksanların sonlarında 1.lige çıkan İstanbulspor da çoğunlukla maçlarını İnönü’de oynamıştı.
GS’nin de seksenlerin ikinci yarısında, İnönü Stadyumunun bakıma alınması dolayısıyla Beşiktaş’ı misafir ettiği hatırlatılabilir. Ancak o yıllarda TV yayın gelirleri henüz kulüplerin bütçeleri içerisinde bu kadar önemli bir orana ulaşmamış ve ‘ezeli rakip, ebedi dost’luk kavramı bu kadar dejenere olmamıştı. Daha da önemlisi, o yıllarda GS kulübü Beşiktaş’ın en az üç şampiyonluğunu göz göre göre çalmıştı. Ali Sami Yen’i Beşiktaş’ın kullanımına açmak bir anlamda diyet ödemekti.
Hem siyasetin spora karışmasını istemeyip hem de bu sorunun çözümünde siyasileri sürece dahil etmek büyük bir çelişki olurdu. Dolayısıyla Beşiktaş yönetiminin sorunu Başbakan’a götürmeyip, bir yıl daha İnönü Stadyumunu kullanma kararı son derece olumludur. Tek sorun olası bir deprem tehlikesidir. Stadyum doluyken meydana gelebilecek bir depremin yaratacağı sonuçları düşünmek bile istemiyorum.
Bu sorunu bildiği halde, başta GS, FB ve siyasiler olmak üzere Beşiktaş’ı İnönü’ye mahkum edenler bu vebalin altından nasıl kalkarlar düşünmeye şimdiden başlasınlar.