İlkokul beşinci sınıfta, sınıf öğretmenimiz Güzide Hanım’ın teşviki ile Devlet ve Özel okullar sınavlarına girdim. Devlet okulları sınavında Maarif Kolejini, özel okulları sınavında ise Darüşşafaka Lisesini kazandım. Darüşşafaka’yı mahalle arkadaşım Halil Taslak ve Günay Abi vasıtasıyla tanıyordum. Ayrıca hem eğitim kalitesi hem de yoksul öğrencilere sağladığı karşılıksız olanaklar Darüşşafaka’yı tercih etmeme neden oldu. İyi ki de tercih etmişim. Darüşşafaka bana çok şey kazandırdı. Canım kardeşim Hilmi Alişanoğlu’nu Daçka’da tanıdım. Daçka’da edindiğim dostlarımla yakın ilişkim aralıksız sürmektedir. Hele sınıfdaş olduğum 78 mezunları ile arkadaşlığımız artık kardeşliğe dönüşmüş durumda. Daçka ailesinin bir ferdi olmaktan her zaman gurur duydum.[hidepost=0]
Darüşşafaka’ya 1970 yılında girdim. İlkokuldaki haylazlığım Daçka’da da devam etti. Okula girdiğimin ilk günü 3 ayrı sınıf mensubu ağabeyler tarafından “hoş geldin” dayağı yedim. Ağabeylerim okula nasıl bir bela geldiğini daha ilk günden anlamışlardı. O gece okuldan kaçmaya karar verdim. Gece herkes yattıktan sonra çantamı topladım ve bahçeye çıktım. Okulun duvarları benim boyuma göre oldukça yüksekti ve en uygun duvarı ararken nöbetçi öğretmen Hayrettin Cete’ye yakalandım. Hayrettin bey, prensip olarak öğrencileriyle Türkçe konuşmazdı. Benimle de İngilizce konuşmaya başladı. Ne dediğini anlamıyordum ama elini yumruk yapıp, kafamı işaret etmesi ve sözcüklerinin arasından “soğan” sözcüğünü yakalamam ile “Yatakhanene dön, yoksa kafanı soğan gibi ezerim,” demek istediğini anladım. Yatakhaneye döndüm ve bir daha kaçmayı düşünmedim. Daçka’daki o ilk gecemde kendime bir söz verdim; Büyüyüp Abi olduğumda hiç bir küçüğümü dövmeyecektim. İleriki yıllarda bu sözüme hep sadık kaldım. Ama bu sözüm benden büyükler için geçerli değildi. Dolayısıyla benden büyük Abilerimle bir hayli uğraştım.
Daçka’da askeri bir disiplin uygulanırdı. Bir yaş, bir sınıf büyük herkese Abi demek ve “siz” diye hitap etmek bir gelenekti. Bu geleneğe karşı çıkanlar, Abiler tarafından bir güzel dövülür ve bu dayağı okulda hiç bir mercie şikâyet bile edemezlerdi. Ayrıca öğretim sistemi de oldukça acımasızdı. Derslerinde başarılı olamayanların derhal okul ile ilişiği kesilirdi. Tek dersten bile başarısız olduğunuzda kendinizi kapının ardında bulurdunuz. Her dönem gibi bizim dönemde oldukça fire verdi. 103 kişi girdiğimiz okuldan ancak 56 kişi mezun olabildi. Bu zorlu maratonu ben de erken terk ettim. Benim terk edişimin derslerimle ilgisi yoktu. Hiç bir zaman çok parlak bir öğrenci olmadım ama ders notlarım her zaman sınıflarımı geçecek düzeyde olurdu. Benim atılmam tamamen okulun siyasi anlayışı ile ilgiliydi.
O dönemde yaygınlaşmaya başlayan sağ-sol kamplaşmasına ben çok erken dalmıştım. Henüz orta üç öğrencisi idim. Sol görüşün ağırlığı Darüşşafaka’da artmaya başlamıştı. Bu ise okul idaresini çok rahatsız ediyordu. Birilerini okuldan atarak diğer öğrencilere göz dağı verilmek isteniyordu. Bunun için aranan kurban Ben, aynı sınıftan Mehmet Emin, Hakan, Ersin ve Teyfik olduk. 19 Mayıs provaları esnasında bize küfür eden Kabataş Erkek Lisesi beden eğitim öğretmenine karşılık vermemiz suç unsuru olarak kabul edilip, biletimiz kesildi. Bu tepkiyi tüm sınıf olarak göstermiş olmamıza rağmen sol görüşlü beş kişi seçilmiş ve atılmalarına karar verilmişti. Disiplin Kurulu’nda, bazı isimleri ispiyonlamamız halinde affedileceğimiz bize vaad edilmesine rağmen bizler okuldan atılma pahasına arkadaşlarımızı satmadık. Halen bile o yaşta aldığım bu tavır dolayısıyla gurur duymaktayım.
|
|
|
![]() |

![]() |
![]() |
Darüşşafaka’da Hazırlık sınıfları iki yıl idi. Bu iki yıl boyunca çok yoğun İngilizce öğretilirdi. Orta okul ve Lisede fen ve matematik dersleri İngilizce okunurdu. Okuldaki elemelerin büyük bir bölümü de Hazırlık sınıflarında gerçekleştirilirdi. Hazırlığı aşanların önemli bir kısmı mezuniyete kadar giderlerdi. Darüşşafaka’da öğrendiğim İngilizce sayesinde hayatım değişti. İngilizce bilgim, master ve doktora yapmama, okulda asistan olmama ve daha da önemlisi işimi kurmama yardımcı oldu. İngilizce bilmiyor olmasam bunların hiç birini yapamazdım. Ayrıca Darüşşafaka’da aldığımız eğitim o kadar köklüydü ki, daha sonraki yıllarda devam ettiğim Şişli Lisesi’ni doğru dürüst derslerle ilgilenmeden bitirdim ve kursa falan gitmeden Üniversite’ye girdim.
Beni acımasızca kapıya koyan bu kuruma karşı hiç kin duymadım. Tam tersi hep yakın ilişkide oldum. Hatta bir dönem Darüşşafaka Cemiyetinin Yönetim Kurulu’na girerek, öğrencilerin, benim uğradığım haksızlıklara uğramaması için mücadele ettim. Darüşşafaka’nın ve Daçka’lıların kalbim de her zaman çok özel bir yerleri vardır.[/hidepost]