21.10.2010
Beşiktaş 1 : 3 Porto
Bir teknik direktörün başarısı, kurmay heyetinin çalışmalarına ve kendisine verdiği raporlara endekslidir. Kurmay heyetinin, teknik direktöre vereceği önemli bilgilerin başında; rakip takımın son haftalardaki performansı ve oyun sistemi, rakip takımın önemli futbolcularından önlem alınması gereken isimler, kendi takımındaki futbolcuların antreman performansı, alt yapıdaki futbolcuların gelişim grafiği gibi bilgiler gelir. Yaşanan sakatlıkları bir yana koyarsak, Manisaspor ve Porto maçları göstermiştir ki, Beşiktaş teknik heyeti rakiplerini iyi analiz etmiyor. Kesin bir bilgiye dayanmamasına rağmen, Schuster’in kaleci olarak Hakan Arıkan tercihi de yine kurmay heyetinin, özellikle de kaleci antrenörü Zafer’in raporlarına dayanıyor. Başarıyı sürekli kılmak için Schuster’in yapması gereken ilk şey kurmay heyetinin çalışmalarını yeniden disipline etmesidir.
Hakan Arıkan, FB maçından beri hatalı goller yiyor. Özellikle de yandan gelen toplarda boşa çıkıyor ve kalesinde golü görüyor. Son maçlarda yediği goller nerdeyse birbirinin karbon kopyası gibi. Schuster’in Trabzonspor maçına kadar Hakan Arıkan’da ısrar etmesini anlıyorum. Bu davranışının temelinde Hakan’ı kaybetmemek isteği yatıyor. Bence de doğru bir davranış biçimi. Ancak, Trabzonspor maçında farkı önleyen Hakan’da, sonraki maçlar için ısrar etmek yanlış bir karardı. Sonraki maçlarda Hakan dinlendirilebilir, yerine Rüştü ya da Cenk oynatılabilirdi. Schuster’in bu hatalı kararında kaleci antrenörü Zafer’in de büyük payı olduğuna inanıyorum.
Maçın analizine geçmeden önce Beşiktaş seyircisi hakkındaki görüşlerimi tekrarlamak istiyorum. Maç oynandığı sürece sahadaki oyuncuları protesto etmenin, yuhalamanın, kendi takımını sabote etmekten başka bir işe yaramayacağının farkında olmaları gerekir. Özellikle de kaleciyi yuhalamanın hiç bir mantığı olamaz. Morali bozulan kalecinin daha fazla gol yemesiyle mutlu mu olacaklar? Bu seyirci Beşiktaş’ın attığı son golü bile alkışlamadı. Oysa atılan her golün önemi büyüktür. Zira, Porto Beşiktaş’tan üstün bir takım değil. Beşiktaş da deplasmanda bu takımı yenebilir. Bu durumda grup birinciliğini, iki takım arasındaki gol sayısı belirler. Dolayısıyla atılan her gol altın değerindedir. Takımı demoralize etmenin rakibe yaradığının farkında olmak gerekir.
Gelelim maçın analizine; Beşiktaş, mevcut kadrosuna rağmen oyuna iyi başladı. Rakibe kendini oyununu kabul ettirdiği dakikalarda şansız bir gol yedi. Golde Hakan’ın büyük hatası vardı. Hakan yine yan topta boşa çıktı ve topa dokunamadı. Ancak bu golde Hakan kadar, rakibini tutamayan İbrahim Toraman’ın da hatası vardı. Toraman’ın performansında son haftalarda bir düşüş dikkat çekiyor. Özellikle milli maçtan sonra bu düşüş çok belirgin olarak görülmeye başladı. Yenilen ikinci ve üçüncü gollerde İbrahim Toraman ve Zapatocny’nin affedilmez hataları vardı. İkinci golde top, rakip takımın ceza sahasının hemen önünden atıldı. Bu mesafeden gelen topu Zapatocny karşılayamadı. Oysa, defans oyuncuları için birinci derste okutulan konu, topun yere düşmeden müdahale edilme zorunluluğudur. Zapatocny, topun yere düşmesini seyredince, top üstünden sekerek arkasına düştü ve atak yapan Hulk topu yakalayarak golü buldu. Hulk’a “refakat” eden Toraman’ın da bu topa bu kadar rahat vurmasına imkan sağlaması önemli bir hata idi.
Üçüncü gol de ikincinin benzeri idi. Yine rakibin üstüne gidildiği dakikalarda, orta sahadan Beşiktaş defansının arkasına atılan bir top golü getirdi. Hulk’u ikinci kez kontrol edemeyen İbrahim Toraman bu golde Hakan Arıkan’dan daha fazla sorumlu idi. Schuster’in sezon başındaki demeçlerini hatırlayalım; özellikle de Zapatocny hakkındaki görüşlerini. Adam geldiği günden beri defansın zayıflığına dikkat çekiyor. Schuster’in oyun sistemi, gol yememek üzerine değil gol atmak üzerine kurulu. Yani, yediğinin bir fazlasını atabilecek bir sistemle oynamak istiyor. Ama bu sisteme ayak uyduramayacak forvet ve defans oyuncularına sahip. İleride sadece Bobo ile gol arayabiliyor. Bobo da sakatlansa ne olacak Tanrı bilir! Beşiktaş’ın acilen iyi ve hızlı bir stopere ve bir golcüye ihtiyacı var.Beşiktaş yönetiminin şimdiden kolları sıvayıp, devre arasında bu sorunu çözmesi gerekir.
Bu hatalı goller yenmese, Beşiktaş en kötü ihtimalle beraberliği sağlayabilirdi. Zira rakip ilk yarıda 10 kişi kalmıştı. Oyundan atılan Maicon, Porto defansının en iy adamıydı. Beşiktaş bu avantajı gole çevirebilirdi. Fernando’nun 87. dakikada oyundan atılması ise hakemin günah çıkartması idi. Zira, bu oyuncuya 31. dakikada sarı kart çıkartmış, oyuncu ise bu sarı kartı protesto etmek için topu yere vurmuştu. Fernando’nun bu hareketine ikinci sarı kartı gösterememesi İspanyol hakemin maç boyunca yaptığı en büyük hatası idi. Bu hatasını 87. dakikada ikinici bir hata ile telafi etmek istedi.
Schuster’in bu maçta yaptığı değişikliklerin mantığını da anlayamadım. İkinci golden sonra Zapatocny’i çıkartıp Ali Kuçi’yi oyuna aldı. Risk alıp gol bulmak istiyor diye düşündük. Ama üçüncü golden sonra İbrahim Üzülmez ile Nobre’yi çıkartıp, yerlerine İsmail Köybaşı ile Ersan Adem Gülüm’ü almasını anlayamadık. Bu değişikliklerin üç anlamı olabilir; Ya maçın gittiğine hükmedip gençleri kazanmak için yapılan bir hamledir. Ya farkın artmasında korktuğu için iki defans oyuncusunu saha sürmüştür. Ya da seyirciye, elindeki kadronun yetersizliğini göstermek için mazeret sunmaktır. Şayet ilk çıkarsamamız doğru ise Kayserispor maçında da bu gençlere yer vermesi beklenir. Üçüncü şıkkın doğru olduğuna ise inanmak bile istemiyorum.
Yazımızın başında Beşiktaş seyircisine sitemlerini aktarmaya çalışmıştım. İkinci sitemim ise Beşiktaş yorumcu ve yazarlarına, özellikle de Sinan Engin’e. Sinan, Beşiktaş forması giymiş ve menajerlik yapmış bir kişi olarak, Schuster’i ve Beşiktaş takımını eleştirirken herkesten daha dikkatli olmak zorunda. Ama nedense Sinan, Schuster’in ipini haftalar öncesinden çekmiş durumda. Devamlı Schuster’e yükleniyor. Sanki bu kadroyu Schuster oluşturdu. Adam geldiği günden beri defans zaafiyetinden bahsediyor. Sinan bilmelidir ki, Beşiktaş taraftarı onun menajerliği döneminde yaptığı yanlış transferleri ve Beşiktaş kulübünün isminin mafya ile yanyana anılmasındaki rolünü unutmuş değil.
Beşiktaş:1 – Porto:3
21.10.2010
MAÇIN AYRINTILARI:
Stat: Fiyapı İnönü
Hakem: Carlos Clos Gomez,
Yardımcı Hakemler: Juan José Gallego Galindo, Luis Fernando Marco Martinez.
İlave Yardımcı Hakemler: Javier Estrada Fernandez, José Luis Paradas Romero.
4. Hakem: Ignacio Iglesias Villanueva
Beşiktaş: Hakan Arıkan, Hilbert, İbrahim Toraman, Zapotocny (Dk.70 Ali Kuçik), İbrahim Üzülmez (Dk.77
İsmail Köybaşı), Fabian Ernst, Necip Uysal, Tabata, Bobo, Nobre (Dk.83 Ersan Adem Gülüm), Nihat Kahveci.
Yedekler: Rüştü Reçber, Ersan Gülüm, Ali Kuçik, İsmail Köybaşı.
Teknik Direktör: Bernd Schuster
Porto: Helton, Maicon, Alvaro, Fernando, Joao Moutinho (Dk.80 Guarin), Falcao (Dk.46 Otomendi), Cristian Rodriuez (Dk.74 Varela), Hulk, Rolando, Cristian Sapunaru, Fernando.
Yedekler: Beto, Guarin, Varela, Walter, Ukra, Ruben, Otamendi.
Teknik Direktör: Andre Villas Boas
Sarı Kartlar: Nihat Kahveci (Dk.31), İbrahim Üzülmez (Dk.69)
Kırmızı Kart: Maicon (Dk.43), Fernando (Dk.31 – DK.87 Çift sarı karttan kırmızı kart) Porto
Goller: 26. dakikada Porto’nun kullandığı korner atışında Falcao’nun şutunda meşin yuvarlak ağlarımızla buluştu (0-1).
59. dakikada Porto, Hulk’un golüyle 2-0’lık üstünlüğü elde etti.
77. dakikada Porto, Hulk’un golüyle 3-0 öne geçti.
90+2. dakikada Bobo’nun golüyle fark 2’ye indi (1-3).