03.10.2010
Trabzonspor 1 : 0 Beşiktaş
Beşiktaş, Avrupa’da Türkiye’yi temsil eden iki takımdan biri. Aldığı galibiyetlerle ülke puanına katkıda bulunuyor. Perşembe günü Viyana’da zorlu bir maç oynayıp, üç puan kazanmış. Ülkeye cuma günü dönmüş, cumartesi günü ise Trabzon deplasmanına gidip, ertesi gün maça çıkmış. İnsaf yahu! Ülkemizi Avrupa’da temsil eden bir takıma bu denli acımasızca davranılır mı? Bu takım ne zaman dinlenecek, ne zaman çalışacak, ne zaman hazırlanacak? Bu maç pazartesi oynansa kıyamet mi kopardı? T.F.F.’nin gün seçimi kriteri Milli Takım’ın oynayacağı maça endeksliymiş. Pazartesi maç oynanırsa, milli oyuncular kampa yorgun katılırmış(!) Milli Takım maçı Pazar günü. Yani bu maç Pazartesi oynansa arada tam beş gün var. Beşiktaş’lı futbolcuları 2 gün içinde dinlenmiş ve böyle zorlu bir maça hazır kabul eden zihniyet, Milli takımın maçı için 5 günlük süreyi yeterli bulmuyor. Acaba aynı tavrı GS ve FB için de gösterebilirler miydi? Hiç sanmam! T.F.F.’nin bu tavrını düşmanca kabul ediyor ve kınıyorum.
Schuster, elinde sağlam kalan ve daha az yorgun olan oyuncularından oluşan bir kadroyu saha sürmüştü. Sekiz günde 3 maç oynayan takımın teknik direktörüne oyuncu tercihleri konusunda eleştiri yöneltmek haksızlık olur. Ancak, “Beşiktaş’ın çocuğu” deyip bağrımıza bastığımız Nihat’ın sakatlığını ileri sürüp bu maçın kadrosundan çıkartılmasını yadırgadım. Zira aynı Nihat, Pazartesi günü Milli Takım kampına katıldı. Şayet sakatsa Milli Takım kampında ne işi var? Bu maç Nihat için yeni bir başlangıç olabilirdi. Ama Nihat kendini Milli Takıma saklamayı daha uygun buldu. Acaba Aykut Kocaman’ın şikayet ettiği gibi, milli maçları primleri futbolcular için daha mı çekici oluyor, diye düşünmeye başladım.
Schuster, defansın göbeğine Toraman ile Zapatocny’i koyarken, sağ kanada Hilbert’i, sol kanada ise İsmail Köybaşı’nı koymuştu. Orta sahada Guti, Aurelio, Ernst, onların önünde Tabata ile Holosko ve ileri uçta ise Nobre tertibi ile maça başladı. Nobre, tek santraforlu sistemde pek başarılı olan bir oyuncu değil. Çift santraforlu sistemde ise çok verimli oynuyor ve gol atıyor. Ancak Schuster’in Bobo’yu riske atmak istememesini de anlayışla karşılamak lazım.
Maçın ilk yarısında oyuna hakim olan taraf ev sahibi Trabzonspor idi. Ancak Hakan Arıkan çok başarılı bir günündeydi ve ilk yarıda yaptığı başarılı kurtarışlarla Trabzonspor’a gol şansı vermedi. Özellikle 11. dakikada Toefilo’nun karşı karşıya kaldığı poziyonda kurtardığı gol ilk yarı için tam bir kırılma noktasıydı. Teofilo bu golü atsa Beşiktaş moral olarak çöker, Trabzonspor başka goller de bulabilirdi. Buna karşın, ilk yarının son dakikasında, faul atışı kullanan Tabata’nın ortaladığı topa, çok müsait durumda olan Nobre kafasını değdiremeyince top direğe çarparak dışarı gitti ve Beşiktaş’ı bir golden etti. Bu da maçın kırılma noktalarından biri idi. Beşiktaş bu golü yapıp, soyunma odasına galip gitse, bu sefer da Trabzonspor moral olarak yıkılacak ve belki de oyunun kaderi değişecekti.
Beşiktaş ikinci yarıya daha istekli başladı. Rakip kaleye bindirmeye başladı. Kırksekizinci dakikada Tabata’nın kullandığı serbest vuruşa yükselen Holosko çok müsait pozisyonda topa kötü vurdu ve Beşiktaş’ı bir golden etti. Bu pozisyondan tam iki dakika sonra ise Trabzonspor golü buldu. Gelelim bu golün nasıl atıldığında; Sağdan bindirme yapan Burak, kendisini karşılayan Ernst’e bacağını takarak kendini yere atıyor. Pozisyon yaratmak için fırsat kollayan Kuddusi Müftüoğlu ise fırsatı kaçırmıyor. Olmayan bir faul için düdüğünü çalıyor. Bu faul atışı Beşiktaş ceza sahasına ortalanıyor, kafaya çıkmaya çalışan Ernst yaka paça indiriliyor ve bu arada yükselen Mustafa Yumlu kafayı vuruyor. Bu pozisyona çok yakın olan Kuddusi’nin ise golü iptal etmeye yüreği yetmiyor ve santra noktasını gösteriyor. Özetle; golden önceki pozisyon faul değil. Faul atışında Ernst’e yapılan hareket ise faul. Ama maalesef düdük eyyamcı Kuddusi’nin elinde!
Kuddusi maç boyunca Trabzonspor’lu oyuncuların yaptığı sertliklere göz yumdu. Normal bir hakemin yönetiminde Egemen en az 3 kere oyundan atılırdı. Ama sarı kart bile görmedi. Golden iki dakika sonra, bir Beşiktaş atağında Nobre’ye sarılıyor, top ceza sahasından uzaklaşmış olmasına rağmen Nobre’yi bırakmıyor. Nobre de kendini kurtarmak için Egemen’in kolunu itiyor ve Egemen kendini yere atıyor. Fırsatı kaçırmayan Kuddusi ise hemen Nobre’ye sarı kartını çekiyor. Ayıptır yahu! Yine maçın 76. dakikasında, Trabzonspor ceza sahası içinde bir karambol yaratılıyor. Hilbert topu kafayla ceza sahasına indiriyor. Bu arada Nobre kafa ile topu çalmak isterken Egemen ayağını öyle bir kaldırıyor ki, kramponu doğrudan Nobre’nin yüzüne geliyor. Pozisyona çok yakın olan Kuddusi yine devam diyor. Bu pozisyonda şayet Egemen’in ayağının Nobre’ye çarpmadığını düşünmüş olsa bile endirekt serbest vuruş vermesi gerekirdi. Ama nerde Kuddusi’de o yürek! İşin ilginç yanı pozisyon Lig TV tarafından ne tekrar edildi, ne de tartışmalı pozsiyonler içinde yer aldı. Böyle olunca da diğer kanallarda da tartışılamadı. Lig TV’nin Beşiktaş’a karşı düşmanca tavrını hepimiz biliyoruz. Peki ama bu pozisyona tepki vermeyen Beşiktaşlı yazarlara ve yorumculara ne demeli? Göz göre göre Beşiktaş’ın bir penaltısı güme gitmiş oldu.
Kuddusi’nin marifetleri bununla da sınırlı değil. Maçın uzatmalarının son dakikasında Toefilo İbrahim Toraman’a önce tokat, sonra da suratına yumruk atıyor. Olayı gören Kuddusi Teofilo’ya doğrudan kırmızı kart göstermesi gerekirken, ikinci sarı karttan oyundan atıyor. Teofilo, tokat ve yumruk atma cesaretini, hiç şüphesiz, Kuddusi’den aldı. Zira, maç boyunca İbrahim Toraman’a ve diğerlerine yaptığı sertlikler karşısında kart görmeyince cesaretlendi. Ama ikinci sarıdan oyundan atılması da Teofilo’ya avantaj sağladı. Bir hafta ceza alıp, tekrar sahalara dönecek. Oysa attığı yumruktan dolayı doğrudan kırmızı kart görse en az 3 hafta ceza alırdı.
İkinci yarının en net iki gol pozisyonu 90 ve 90+4’te yaşandı. Doksanıncı dakikada, dışarı gitmekte olan topu kurtarmaya çalışan kaleci Onur, topu Bobo’ya kaptırdı. Bobo, kaptığı topu çok uygun durumda olan Tabata’ya çıkardı. Tabata boş kaleye topu atamayınca Beşiktaş mutlak bir golden oldu. Bu dakikalarda Beşiktaş, tüm riskleri alarak rakibin üstüne gidiyordu. Böyle bir atak sırasında topu kapan Colman kaleci Hakan Arıkan ile karşı karşıya kaldı ama Hakan yine çok başarılı idi.
Trabzonsporlu futbolcular maç boyu yerde yattılar. Nedense devamlı bacaklarına kramp girdi. Oysa 8 günde 3 maç oynayan taraf Beşiktaş idi. Kramp girmesi gereken bacaklar Beşiktaşlı futbolcuların bacakları idi. Vakit geçirmek ve rakibi soğutmak için yapılan bu taktik sakatlıklar Trabzonspor’a da Şenol Hoca’ya da hiç yakışmadı. Bu maçın hakkı bence beraberlikti. Beşiktaş’ın bu maçta kaybettiği puanların sorumlusu T.F.F ve eyyamcı Kuddusi’dir.
Trabzonspor:1 Beşiktaş:0
03.10.2010
MAÇIN AYRINTILARI
Stat: Hüseyin Avni Aker Stad
Hakemler: Kuddusi Müftüoğlu, Mustafa Emre Eyisoy, Cem Satman, Hakan Ceylan (4. Hakem)
Trabzonspor: Onur, Cale, Mustafa Yumlu (Dk. Barış), Egemen, Serkan (Dk.90 Ferhat), Engin, Colman, Selçuk, Burak, Teofilo, Yattara (Dk. 46 Ceyhun)
Yedekler: Tolga, Ceyhun, Barış, Ferhat, Jaja, Umut, Alanzinho
Teknik Direktör: Şenol Güneş
Beşiktaş: Hakan, İsmail, İbrahim Toraman, Zapotocny (Dk. 88 Onur), Hilbert, Guti (Dk. 78 Guti), Aurelio, Ernst (Dk. 68 Bobo), Holosko, Tabata, Nobre
Yedekler: Cenk, Ersan, İbrahim Üzülmez, Necip, Onur, Yusuf, Bobo
Teknik Direktör: Bernhard Schuster
Sarı Kartlar: Mert Nobre (Dk. 52), Hilbert (Dk. 90), Teofilo (Dk. 90 ve 90+5) Kırmızı Kart: Teofilo (Dk. 90+5)
Gol: 50. dakikada Trabzonspor golü buldu. Kullanılan serbest vuruşta içeri ortalanan topa Mustafa Yumlu kafayla vurdu ve bordo-mavili takım 1-0 öne geçti.