Kartalım Farkı Kaçırdı

0
518

30.09.2010
Rapid Wien 1 : 2 Beşiktaş

UEFA kuraları çekildiğinde, Beşiktaş’ın, önemli bir aksilik olmazsa, çok fazla zorlanmadan bu gruptan çıkacağı belli olmuştu. Beşiktaş, oynadığı güzel futbolla ve bugüne kadar aldığı sonuçlarla, bu grupta ilk ikide yer alabileceğini ve birincilik için Porto ile çekişeceğini gösterdi. Porto’nun eski yıllardaki performansından uzak olduğunu da göz önüne alırsak, Beşiktaş’ın bu gruptan lider olarak çıkabileceğini söyleyebiliriz.

Schuster’in nerdeyse her maç için yaptığı süpriz değişikliklere artık alıştık. Üstelik bu süpriz değişiklikler sonucu da olumlu etkiliyor. Son maçlarda başarılı bir grafik çizen Zapatocny’i bu maçta yedek kulübesinde oturtup, sahaya Ferrari’yi sürmüştü. Bu durumda da defansının sağını Hilbert’e teslim etmişti. Sol bekte ise İbrahim Üzülmez vardı. Daha maç başlamadan pek çok  futbol yorumcusu bu dizilişe itiraz etti. Bu yorumculara göre defansın göbeğinde Zapatocny – Ferrari ikilisi, sağ bekte ise İbrahim Toraman yer almalıydı. Oysa bu yorumcuların gözden kaçırdığı gerçek, hem Ferrari’nin hem de Zapatocny’nin hızlı oyuncular olmadığı ve Schuster’in de haklı olarak bu ikiliye güvenmediğiydi. Sivok iyileşmeden Schuster, İbrahim Toraman’ı defansın göbeğinden ayırmaz. Bu kararında da oldukça haklıdır.

Bu maçta orta sahada yer alan futbolcular ise, mevcut kadro içinden ideal bir seçimdi. Defansın önünde Aurelio ve Ernst oynarken, onların önünde Guti, Quaresma ve Tabata, en uçta da Bobo görev yapıyordu. Schuster’in, Necip’e karşı Aurelio tercihi de pek çok Beşiktaş yazarını rahatsız ediyor. Ben bu tercihinde de Schuster’i destekliyorum. Zira Necip daha çok ileri doğru oynayan ve defansif özellikleri henüz yeterince gelişmemiş bir oyuncu. Bunun yanı sıra çok da genç. Dolayısıyla, tecrübeli Aurelio’nun o pozisyonda tercih edilmesi doğru bir karardır. Bu kararla Necip’i kaybetme ihtimali de yoktur. Necip aklı başında ve kültürel alt yapısı olan bir çocuk. Aurelio ve Guti’den öğreneceği çok şey olduğunun da farkında. Ayrıca, ikinci yarıda oyuna sokulup, yorulmuş rakip orta sahasını gençliği ve dinamikliği ile hırpalaması ve oyundan düşürmesi de çok akıllıca bir taktik.

Gelelim maçın değerlendirmesine; Beşiktaş maça çok istekli ve baskılı başladı. İlk 20-25 dakika oyunu rakip sahaya yıkarak oyunun hakimiyetini eline geçirdi. Maçın 12. dakikasında Ernast’in ara pasıyla buluşup, rakibini geçti ve ceza sahasına girip şık bir plase yaptı. Ancak top direkten döndü. Bu pozisyonda Quaresma çok şansızdı. Bu pozisyondan yaklaşık 20 dakika sonra da sakatlanarak oyundan çıktı.

İlk yarıda Viyena takımı genellikle ileri çıkmadı ve atakları orta sahada önlemeye çalıştı. Ancak ikinci yarıda risk alarak defansını ileri çıkartıp, orta sahada topa sahip olmaya çalışınca Schuster öğrencilerine defansın arkasına top atma emrini verdi. Bu taktik çok işe yaradı ve nitekim Beşiktaş ilk golüne bu taktikle ulaştı. Son maçların parlayan yıldızı Ernst, Guti’yi aratmayacak bir uzun ara pas ile Holsoko’yu buluşturdu. Rakip kaleci topa hakim olamayıp, elinden kaçırınca Holosko da golünü attı. Ernst bu pozisyondan sonra Holosko’yu iki kez daha kaleci ile karşı karışya bıraktı. Ama Holosko bu pozisyonlarda bencil davranıp, yanındaki arkadaşlarına pas vermek yerine kendi gol atmak isteyince Beşiktaş bir anda iki golden oldu.

Ernst için ayrı bir parantez açmak lazım. Ernst hucuma yönelik oynadığında harikalar yaratıyor. Son üç maçtır, Guti’den beklediğimiz öldürücü ara pasları Ernst atmaya başladı. Guti ile birlikte çok başarılı bir orta sahası yöneticisi oldu. Zaten sahada Ernst, Guti ve Quaresma üçlüsü varsa Beşiktaş taraftarı artık o maça garanti gözüyle bakmaya başladı. Löw’ün Ernst’i milli takıma çağırmıyor olmasına çok şaşıyorum.

Beşiktaş’ın ikinci golünde ise Tabata – Bobo ikilisi sahne aldı. Tabata, Ernst’e nispet yaparcasına çok güzel bir ara pası attı. Top Tabata’nın ayağından çıkmadan önce ofsaytta olan Bobo durumu fak edip koşusuna fren yaptı ve rakibin önüne geçmesine izin verdi. Daha sonra topla buluşup tekrar hızını artırdı ve kalecinin uzanamayacağı köşeye topu bıraktı. Bu esnada maçın spikeri Bobo için vitriyöz tanımı yapıyordu. Bence bu tanım Guti ve Ernst’e yakışıyor. Bobo’ya yakışan tanım ise bence mitralyöz olmalı.

Viyana’nın attığı gol ise, Quaresma’nın 12. dakikada kaçıdırdığı golün karbon kopyası idi. Quaresma’nın ayağından kaleye girmeyi reddeden top, Veli Kavlak’ın ayağından Beşiktaş fileleri ile buluştu. Bu Veli Kavlak gelecek vaat eden, çok iyi bir oyuncu. Eminim ara transfer döneminde pek çok Türk takımının listesine girer. Beşiktaş için de uygun bir futbolcu olduğunu düşünüyorum. Veli Kavlak’ın attığı bu golde Hakan Arıkan’ın bir hatası yoktu. Sadece Veli daha şanslıydı. Ancak Hakan Arıkan, 85. dakikada Veli’nin yaptığı ortada Salihi’nin kafasını karşıladı, dönen topta Hesselink’in müdahalesinden önce topu atlayarak pozisyonun gol olmasını önledi ve  Beşiktaş’a 3 puanı getiren oyuncular listesinin başına ismini yazdırdı. Bu kurtarışından dolayı Hakan, FB ve Antalyaspor maçlarındaki hatalarını da telafi etmiş oldu.

Beşiktaş’ın bu galibiyetinden sonra, Beşiktaş’ı çekemeyen spor yazarları ve yorumcular, yeni bir tartışma başlattılar; Beşiktaş mı başarılıymış yoksa rakipleri mi zayıfmış? Bu tartışmanın altında yatan neden, Beşiktaş’ın bu zaferlerine gölge düşürme gayretidir. Beşiktaş, bu sezon oynadığı 8 Avrupa kupası maçında tam 20 gol atmış, buna karşın ise kalesinde 2 gol görmüş. Sırf bu skor bile bu tartışmanın anlamsızlığını ortaya koymaya yeter. Bu tartışmalara eskiden Beşiktaş’ta yöneticilik yapmış kişilerin de katılmasını ve Beşiktaş’ın oynadığı rakipleri küçümseyerek aslında Beşiktaş’ı küçümsemelerini yadırgıyor ve üzüntüyle izliyorum.

Bu tartışmayı başlatan Beşiktaş düşmanlarına soruyorum; Beşiktaş’ın rakipleri zayıf rakiplerdi de, FB’yi şampiyonlar liginden eleyen Young Boys çok mu kuvvetli bir takımdı? FB’yi UEFA’dan eleyen Paok, FB’nin dengi bir takım mıydı? Ya GS’yi eleyen Katpaty Lviv hangi kalitedeydi? Bu soruların cevabını veremeden Beşiktaş’ın başarısını gölgelemeye çalışan herkesi şiddetle kınıyorum. Kıskançlığın bu kadarına da pes diyorum…

Rapid Wien:1 Beşiktaş:2
30.09.2010

MAÇIN AYRINTILARI

Stat: Ernst Happel

Hakemler: Aleksei Kulbakov, Dmitri Zhuk, Stanislav Savitski, Nikita Pyreev (4. Hakem)

Rapid Wien: Raimund Hedl, Jürgen Patocka, Mario Sonnleitner, Stefan Kulovits, Steffen Hofmann, Atdhe Nuhiu, Veli Kavlak, Ragnvald Soma, Tanju Kayhan, Christopher Trimmel (Dk. 66 Jan Vennegoor of Hesselink), Yasin Pehlivan (Dk. 80 Hamdi Salihi)

Yedekler: Helge Payer, Hamdi Salihi, Jan Vennegoor of Hesselink, Markus Katzer, Hannes Eder, Christoph Saurer, Thomas Hinum

Teknik Direktör: Peter Pacult

Beşiktaş: Hakan Arıkan, Ricardo Quaresma (Dk. 32 Filip Holosko), Roberto Hilbert, Bobo (Dk. 76 Mert Nobre), Guti (Dk. 87 Necip Uysal), Rodrigo Tabata, İbrahim Üzülmez, İbrahim Toraman, Matteo Ferrari, Fabian Ernst, Mehmet Aurelio

Yedekler: Rüştü Reçber, İsmail Köybaşı, Nihat Kahveci, Mert Nobre, Necip Uysal, Filip Holosko, Tomas Zapotocny

Teknik Direktör: Bernhard Schuster

Sarı Kartlar: İbrahim Toraman (Dk. 45), Yasin Pehlivan (Dk. 60), Stefan Kulovits (Dk. 75), Vennegoor of Hesselink (Dk. 79), Hakan Arıkan (Dk. 90),

Goller: 51. dakikada Rapid Wien 1-0 öne geçti. Yasin Pehlivan’ın pasıyla ceza sahası sağ çaprazında topla buluşan Veli Kavlak, İbrahim Toraman’dan sıyrılarak topu filelere gönderdi.

55. dakikada Holosko durumu 1-1 yaptı. Fabian Ernst’in orta sahadan gönderdiği uzun topu Holosko takip ederken kalesini bırakıp ileri çıkan kaleci Hedl topu elinden kaçırınca Holosko önünde bulduğu topu filelere gönderdi.

64. dakikada Tabata’nın ara pasında defansın arkasına sarkan Bobo, topu kalecinin sağından filelere göndererek takımımızı 2-1 öne geçirdi.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here