17.08.2010
Beşiktaş 2 : 0 HJK Helsinki
UEFA’nın bu maçı saat 19.00’da oynatması hem seyirci hem de her iki futbol takımı açısından sakıncalı idi. Her şeyden önce, son 100 yılın en sıcak günlerini yaşıyoruz. Maçın oynandığı saatte hava sıcaklığı 35 derece idi. Bunun üstüne bir de Ramazan ayında olduğumuzu ve iftar saatinin maçın 2. yarısının ilk dakikalarına geldiğini düşünürsek, maç saati seyirci için de bir dezavantajdı. Allahtan nem oranı önceki günlere göre düşüktü. Bir önceki günün nem oranı olsa maç hem oyuncular hem de seyirci için bir işkence halini alabilirdi.
Schuster her maç rakibe göre farklı oyuncuları sahaya sürüyor. Ama oyuna kimi alırsa alsın oyun düzeni değişmiyor. Bu maçta orta sahada Necip yerine Guti’yi, Nihat’ın yerine ise Tabata’yı koymuş. İlk bakışta, orta sahanın zayıf kaldığını düşünmemize rağmen Guti’nin oyun içindeki performansı bu tereddütümüzü kısa sürede giderdi. Guti hem savunmada hem de hücumda çok olumlu işler yaptı.
Maçın daha 4. dakikasında Beşiktaş Bobo ile gole yaklaştı. Çok zor bir pozisyonda olmasına rağmen, Bobo iyi yükselerek topa kafa ile vurdu ve top üst direkten avuta gitti. Hemen bir dakika sonra, Quaresma’nın ayağının dışıyla yaptığı orta ile Bobo tekrar net bir pozisyon yakaladı ama gole çeviremedi. Bu iki kaçan golden sonra da Bobo oyundan düştü. İkinci yarının başında, 52. dakikada Tabata’nın ceza sahası dışından çektiği sert şut kaleciden dönüp, Bobo’nun önünde kaldı. Bobo bu net pozisyonu da gole çeviremedi.
Guti ve Quaresma Beşiktaş’a çok şeyler katmış. Tam bir maestro gibi oyunu yönlendiriyorlar. Guti, oyunda olmayan oyuncuları da attığı paslarla oyuna sokuyor. Guti ve Quaresma’nın olduğu yerde kimse kaytarmaya kalmıyor. Herkes koşuyor, herkes sorumluluk alıyor. İsmail Köybaşı’nın, Quaresma’yı tanıdıkça performansının daha da artacağına ve depar atacağı yerleri öğrendikçe daha etkili bindirmeler yapabilir duruma geleceğine inanıyorum.
Hilbert bu maçta kendini gösterme şansını yakaladı ve bu şansı iyi değerlendirdi. Doksan dakika boyunca hem sağda hem de solda oynayarak kalitesini gösterdi. Attığı golde ise bir santrafor gibi topu takip ederek bir başka özelliğini de ortaya çıkardı. Son derece disiplinli ve düz futbol oynuyor. Beşiktaş’a bu sene çok yararlı olacağına inanmaktayım.
Her iki golde de Quaresma imzası vardı. Birinci golde, sağ kanattan bindirip ceza sahasına girdi ve zor durumdayken trivela vuruşu olarak tabir edilen vuruşla topu ortaladı. Yapılan ortaya Tabata arka direkten kafa ile vurdu ve Hilbert bu vuruşu tamamlayarak golü attı. Yeri gelmişken şu trivela vuruşunun ne anlama geldiğini de açıklayalım. “Three-toe pass” (Üç ayak parmağı pası) olarak da adlandırılan bu vuruş, ayağın üç parmağının denk geldiği dışı ile vurmak anlamına geliyor. Bu vuruş, doğal olarak topa falso veriyor ve topun gideceği yön konusunda rakibi şaşırtıyor. Bu vuruş tekniğinin ustaları arasında efsanevi futbolcu Rivelino ve Roberto Carlos gibi futbolcular geliyor.
Quaresma’nın attığı 2. gol ise tam jeneriklere yakışacak güzellikteydi. Kendi sahasına kapanmış ve alan daraltarak oynayan rakibe karşı Beşiktaş’ın zorlandığı dakikalarda Guti ile ver-kaça giren Quaresma, kaleye sırtı dönükken aldı pası önce ayağında sektirip sonra dönerek yarım vole vurması müthiş bir güzellikti. Tribünlerde oturanlar bu golün güzelliğiyle kendinden geçip, dakikalarca Quaresma’yı alkışladılar. Bu tip yıldız oyunculara 90 dakika sabretmek gerekir. Çünkü bu tip futbolcuların maçın hangi dakikasında ortaya çıkacağı belli değildir. Ortaya çıktıklarında ise skoru değiştirirler.
Helsinki takımı 4-4-2 düzeninde oynayan ve disiplinli bir takım. Maç boyunca oyun disiplininden hiç kopmadılar. Maç 2-0 iken bile kontra atakla gol bulmaya çalıştılar. Çünkü deplasmanda atacakları bir gol onlar için iyi bir avantaj olacaktı. Nitekim bu amaçlarına da 90+2’de ulaşıyorlardı. Hakan’ın sakatlanması ile kaleye geçen Cenk bu golü önledi. Belki de Cenk bu kurtarışı ile turu garantiye aldı. Cenk’e güvenmeye devam ediyorum. Gelecekte milli takımın da banko kalecilerinden biri olacağına inanıyorum.
Son satırlarımı Beşiktaş taraftarına ayırdım; Bu taraftar gerçekten çok yaratıcı. İftar saati ikinci yarının 4. dakikasına denk geliyordu. Seyircinin iftar saatinden 5 dakika önce “Haydi imam, haydi imam haydi. Tam zamanı tam zamanı şimdi” diye tezahürat yapması üstün bir espri ve zeka ürünüydü.
Dipnot olarak da İnönü’nün bozulan zemininden bahsetmek istiyorum. İki hafta içinde burada ne aktiviteler yapıldıysa zemin tarlaya dönmüş. Bu da Beşiktaş’ın yıldızlarının yerden oynamasını engelledi. Umarım. Yakın zamanda bu sorun hallolur.
Beşiktaş:2 HJK Helsinki:0
17.08.2010 2
MAÇIN AYRINTILARI
Stat: BJK İnönü
Hakemler: Ovidiu Alin Hategan, Octavian Sovre, Miklos Istvan Nagy, István Kovács (4. Hakem)
Beşiktaş: Cenk, Ekrem, Zapotocny, Ferrari, İsmail, Hilbert, Tabata (Dk. 70 Necip), Ernst, Guti, Quaresma (Dk. 87 Nihat), Bobo (Dk. 83 Holosko)
Yedekler: Umut, Ersan Adem, Nihat, Nobre, Necip, İbrahim, Holosko
Teknik Direktör: Bernhard Schuster
HJK Helsinki: Wallen, Kansikas, Magnusson, Fowler, Scapini, Sorsa, Westo (Dk. 69 Parikka), Pelvas (Dk. 46 Makela), Bah, Ojala, De Mattia (Dk. Karkkaihen)
Yedekler: Viamder, Hauhia, Makela, Karkkaihen, Parikka, Somosalo, Rinc
Teknik Direktör: Anti Muurinen
Sarı Kartlar: De Mattia (Dk. 5), Zapotocny (Dk. 62)
Goller: 35. dakikada Quaresma sol taraftan son çizgiye kadar inerek ayağının dışıyla ceza sahasına ortaladı. Arka direkteki Tabata’nın kafa vuruşu diğer direkte boş bekleyen Hilbert’e geldi ve Alman oyuncu topu kaleye göndererek takımımızı 1-0 öne geçirdi.
66. dakikada Quaresma’nın muhteşem golüyle takımımız 2-0 öne geçti. Guti’nin pasıyla ceza yayı önünde buluşan Quaresma arkası kaleye dönükken topu kaldırarak sert vurdu ve top filelerle buluştu.