Suçluyu Aramaya Devam

0
449

SL 13. Hafta Beşiktaş 0 : 1 Sivasspor 11.11.2006

Dünkü yazımızda , Beşiktaş’taki kötü gidişin sorumlularını, diğer bir deyişle suçlularını yazmaya başlamıştık. İğneyi önce başkan, yönetim kurulu ve teknik heyete batırmıştık. Bugün ise çuvaldızı kendimize batıracağım. Futbolcularla ilgili ise kesinlikle tek satır bile yazmama kararındayım. Çünkü o çocukları bizler Beşiktaş’a getirip, sırtlarına formayı verdik. Onları transfer ederken, Beşiktaş’a uygun olup olmadıklarını yeterine araştırmamış isek, onlardan yeteneklerinin üzerinde performans göstermelerini istemek haksızlık olur. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim:

 Divan Kurulu Suçlu : Divan kurulundaki tecrübeli üyelerin, kulübün bu kötü gidişini görüp müdahale etmeleri gerekirdi. Oysa onlar hesap sormak yerine, Başkan’ın kulübe borç para vermesini alkışlamayı yeğlediler. Taraftarın ve camianın bölünmekte olduğunu fark edemediler. Şimdi dağılmakta olan camiayı toparlama görevi onlara düşmektedir.  

Kongre Üyeleri Suçlu : Kongre üyeleri bir araya gelip ne muhalefet oluşturabildiler ne de potansiyel yönetim adaylarını yüreklendirip kongreye hazırlayabildiler. Tüm Kongre üyeleri başkan Demirören’e teslim olmuş durumdalar. “Herkes bakalım ne olacak” anlayışıyla hareket ediyor. Muhalefetin zayıf olduğu bir ortamda yönetim zaafiyetinin olması son derece doğaldır. Başta Fikret Orman olmak üzere muhaliflerin hiç biri muhalefet görevlerini yerine getirmediler. Kongre üyelerinin pek çoğu Mali Kongre’ye gelip oy bile kullanmadılar.

 

Taraftar suçlu : Tribündeki taraftarın asli görevi sahadaki takımını desteklemektir. Beşiktaş seyircisi yaptığı güzel bestelerle ve tribün şovuyla bu desteği verdiğini zannediyor. Ama yanılıyorlar. Takımı ne zaman ateşleyeceklerini, rakibi ne zaman engelleyeceklerini bilmiyorlar. Çoğu zamanda yaptıkları tezahüratlarla futbolcuları telaşa sokup, ayaklarının birbirine dolaşmasına neden oluyorlar. Taraftarlar aslında bu konuda futbolcularla konuşmalı ve onları sahada en çok motive eden tezahüratları onlara sormalılar. Yuhalandıkları zaman neler hissettiklerini, yapmak istediklerini nasıl yapamadıkalarını onlardan dinlemeliler. Örneğin; “Kartal gool gool gool” diye hızlı tempoda yaptıkları tezahüratın sadece kendilerini hırslandırdığını, sahadaki futbolcuyu ise sadece paniklettiğinin farkında olmalılar.

Son yıllarda Beşiktaş taraftarı yönetimi seçen ve değiştiren organın kongre olduğunun farkında değilmiş gibi davranıyor. Yönetimi yollamanın ya da savunmanın yeri tribünler değildir. Her taraftarın yönetimi beğenme hakkı kadar beğenmeme hakkı da vardır. Ama bunu dile getirmenin yolu tribünler olmamalıdır. Böyle olunca tribünler arasındaki uyum da ortadan kalkıyor. Herkes ayrı bir telden çalıyor. Taraftar  asli görevinin sahadaki takımı desteklemek olduğunu unutuyor.

 

Uzun süre aynı görevi yapan yöneticiler bir süre sonra verimsizleşmeye başlarlar.

Bence artık tribün liderleri de verimsizleşmeye başladılar. Mevcut tribün liderleri geçmişte hiç bir zaman olmadıkları kadar “politikaya” karışmışlardır. Kongre pazarlıklarının içinde bile yer almaktadırlar. Bu görevlerini ömürlerinin sonuna kadar yapamayacaklarına göre artık emekli olma zamanlarının geldiğini düşünmekteyim. Geride bekleyen pırıl pırıl gençlerin önünü açmalı ve görevlerini başarılı ile tamamladığının rahatlığıyla kenara çekilmeliler. Mevcut görevlerini bırakmak koşuluyla her türlü kongre faaliyeti içinde yer almalarını sonuna kadar desteklerim. Ama tercihlerini tribünlere yansıtırlarsa sonucun Sivasspor maçında yaşananlardan daha da vahim olabileceğini iddia ederim.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here