Geçtiğimiz hafta Beşiktaş’ta işlerin iyi gitmediğini, yönetimden tutun da taraftara kadar camianın her kesiminde bölünmüşlük yaşandığını, bu bölünmüşlüğün Beşiktaş’a çok büyük zararlar vereceğini yazmıştım. Beşiktaş’ın Sivasspor ile oynadığı maç, uzun zamandır tahmin ettiğim ve korktuğum bataklığa sürüklenişin başlangıcı oldu.
Bataklıktan kastım futboldaki yenilgiler ve kötü sonuçlar değil. Futboldaki başarı er ya da geç bir şekilde sağlanır. Bataklıktan kastım camianın bölünmesi. Bu bölünmeden sadece stadyumdaki taraftarı kast etmiyorum. Yönetim, divan kurulu, kongre üyeleri, teknik heyet ve taraftarın bölünmesinden söz ediyorum. Her zaman tek yumruk olan Beşiktaş camiası birbirine girmiş durumda. Aradaki anlaşmazlıklar uzlaşmaz duruma gelmeden Beşiktaş camiası içine düştüğü durumu acilen sağ duyuyla tartışmalı ve değerlendirmelidir. Bu tartışmalar olmadan herkes birbirini suçlamaya devam edecek gibi görünüyor. Suçlu arıyorsak hepimiz suçluyuz. Nasıl mı? Tek tek inceleyelim:
Başkan ve Yönetim Suçlu : Kulübün mali durumu ile ilgili zaaflarını geçtiğimiz hafta anlatmıştık. Şimdi de kulübün idare tarzına bir göz atalım. Futbol takımını yıpratan birinci olay, futbol şubesi başkanlığı için yönetim kurulu içinde yapılan mücadeledir. Bu mücadeleyi Kıvanç Oktay ve ekibi kaybetmiş, Murat Aksu ve ekibi kazanmıştır. Tipik şarklı zihniyetiyle, eski iktidar sahiplerinin yaptıkları her şey yerle bir edilmiş ve yerine kendi iktidarlarını pekiştirecek tedbirler getirilmiştir. Tümer, Sergen, Cordoba ve diğerlerinin yollanmasının temelinde bu opreasyon vardır. Alınan tüm futbolcuların sorumluluğu da bu ekibe aittir.
Teknik direktör ve yönetim ilişkisinde teknik direktör işçi, yönetim kurulu ise işverendir. Teknik direktör kafasına estiği gibi takımı yönetemez. İşler iyi gitmediğinde yönetim kurulu olaya müdahale eder ve teknik direktöre gerekli talimatları verir. Bu müdahaleyi yapacak kişi futbol şube sorumlusudur. Dolayısıyla futbol şube sorumlusunun futbolu iyi biliyor olması gerekir. Ne Kıvanç Oktay ne de Murat Aksu’nun futbol bilgisi teknik direktör ile bu tür tartışmalara girecek düzeyde olmadığından gereki müdahaleleri yapamamışlardır.
Teknik heyet suçlu : Tigana takım üzerinde otorite kuramadı. Futbolcuların kendisini dinlemediğinden şikayet ediyor. Her yenilgiden sonra futbolcularını basın önünde suçlaması , otoritesinin bittiğinin bir göstergesidir. . Bir teknik direktör böyle şikayetlerde bulunuyorsa o takımdaki misyonu zaten bitmiş demektir. Tigana yanlışlarında ısrar ediyor. Sivasspor maçında ilk oyuncu ve sistem değişikliğini yapana kadar rakip en az beş net gol pozisyonuna girmişti bile. Bizlerin tribünlerden gördümüz hataları Tigana ve ekibinin görmemesi imkansız. Tigana aslında basınla ve taraftarla inatlaşıyor. Tükürdüğünü yalamak istemiyor. Bundan zararı da Beşiktaş kulübü ve camiası görüyor.
Tigana’nın da haklı olduğu konular yok değil. Bazı tran sferler kendisine sorulmadan yapıldı. Örneğin Ricardinho’yu Tigana istememişti. Üstelik, bu transferi yapanlar Ricardinho’nun sol açık olduğunu zannediyorlardı. Tigana geldiği günden beri defansın ortasına bir yabancı istedi ama almadılar. Defansın hali ortada. Sakatlılar yakasını bırakmadı. Sezon başından beri kafasındaki takımı pek az kez sahaya sürebildi.
Bu arada, menejer Ali Gültiken’in görev tanımını bilen varsa açıklasa da bizler de öğrensek. Göründüğü kadarıyla Ali Gültiken’in teknik konularda pek fazla müdahale hakkı yok. Oysa menejer olarak Tigana’ya çok yararlı uyarılarda bulunacak bilgi birikimine sahip. Ali Gültiken biraz sorumluluk alsa belki Tigana’nın olaylara bakışı da değişebilir. Beşiktaş en azından sezon sonuna kadar Tigana’yla devam edecekse, Tigana’nın bakış açısını değiştirmek zorundadır.
Bize ayrılan yeri çoktan doldurduk. Yarın diğer suçluları yazmaya devam edeceğiz.