Bir Hafta Sonra Merhaba

0
584

Bir hafta aradan sonra tekrar merhaba. Son yazımda bir Beşiktaş taraftarı ile bir Trabzonspor taraftarının görüşlerine yer vermiş ve bir sonraki yazımda Fenerbahçe taraftarlarının görüşlerine yer vereceğime söz vermiştim. Fenerbahçe’li okurlarımdan pek çok mesaj aldım. Bu mesajların hepsini yayınlamama imkanım yok. İçlerinden seçme yapmak zorunda kaldığım için, görüşlerine yer veremediğim okurlarımdan özür diliyorum.

Murat Işık adlı okurumum mesajı ile başlayalım: “Bugunlerde bütün Fenerbahçeliler gibi ben de gazete okumak istemiyorum. Her sene şampiyon değiliz ama bu sene kaçırdığımız çok acı verdi hepimize. Ama hepsi bu işte, “Şampiyon olamadık”. Bu sene bir iş kazası oldu, şımarıklık ettik bazen, hepsi bu. Ne olursa olsun sonuç elde etmek midir başarı ? Bu takım hem ligde hem kupada şampiyon olmayı son saniyede kaçırmıştır. Gazetelere bakmak istemesem de, internetten haberleri okuyoruz ister istemez. Kendini Fenerbahçeli sanan skor yazarlarının, eski yöneticilerin açıklamaları hayret verici. Bir eski başkan çıkıp demiş ki “Bu bir faciadır”.  Denizliye bir gol daha atsak “Bu bir efsane başarı”,  “Rekor”  olacaktı ama şimdi bu bir facia, öyle mi? Fener Denizliye gol atsaydı Galasaray mı başarısız olacaktı? Bir yıllık bir lig serüveninde başarı ile başarısızlık arasındaki mesafe bu kadar ince bir çizgi midir? Heleki bu bir spor müsabakasıysa. Eğer cevabınız evetse bence facia sizin küçük beyinlerinizdedir. Facia olmaması için  3-5 hafta önce takımın havlu atmış olması mı gerekiyordu? Ortada bir başarısızlık yoktur. Hele facia diye bir niteleme hiç yoktur. Yapılan Hatalar vardır…

Bugüne konuşulursa konuşulsun, Galatasaray 16. şampiyonluğunu onaylatmıştır. Önce onları tebrik eden bir açıklamayla başlanması gerekir. Tüm Fenerbahçe camiasının, çıkarılması gereken tüm dersleri masaya yatırarak önümüzdeki yılın müfredatını hazırlamaya başlaması gerekir. Ve bugün her zamankinden daha çok Fenerbahçeli olma zamanıdır. Seneye, 100. yılımızda daha acımasız 17 rakibe karşı mücadele edeceğiz. Bu mücadele hem Fenerbahçe’ye hem de Türk futboluna çok şey kazandıracak. Kaybedenler ise spor ahlakı ile ahlaksızlık arasındaki çizgiyi aşanlar olacaktır.”

Egemen Soylu isimli okurum ise bana şöyle seslenmiş; “ Kaybeden tabii ki Fenerbahçe değil. Kaybeden mertliği, şövalyelik ruhunu ki (sporun temel ruhu bu) bir tarafa bırakıp, ekonomik ve sportif olarak büyümekten başka hiçbir suçu olmayan bir takıma karşı aslı astarı olmayan bahanelerle birleşenlerdir. Kutsal ittifaktır… Amaç sadece Fenerbahçe’yi durdurmaktır. O kibar ve efendi diye sözünü ettiğiniz Özhan Canaydın’ın dahi demeçleri Aziz Yıldırım’dan çok daha sert ve vahimdir. Ne var ki, Bizans entrikaları ile yanına diğer kulüpleri ve federasyonu almıştır. Örneğin, Kulüpler Birliği’nden çıkalım sözü verdiği halde Kulüpler Birliği Başkanı olmak kibarlık mıdır, tevazu mudur? Kulüpler Birliği Başkanı seçildiği ilk günkü demecinin Fenerbahçe aleyhine olması ahlaki miydi? Adnan Polat, Yıldırım Demirören yakınlaşmasını Fenerbahçeli’lerden bir yönetici yapsaydı, kıyamet kopmayacak mıydı? Fenerbahçe hiç kimseyi karşısına almamıştır. Ancak büyüklükleri tartışılır, rekabet edebilirliği tartışılır kulüpler, sayısal üstünlüğün verdiği avantajla Fenerbahçe aleyhine bir cephe oluşturmuştur. Bu cephenin başında Fenerbahçeyi durdurmayı kendine iş edinen Haluk ULUSOY vardır. Gerisi lafı guzaftır. Lütfen Kutsal İttifak’ın bir üyesi olmayınız. Sadece vicdanlı olunuz.”

Keşke daha fazla yerim olsa da Fenerbahçe’li dostlarıma daha fazla yer ayırabilseydim. Galatasaray’ın şampiyonluğuna gelen tepkiler soğumaya başladığına göre biz de artık işimize dönüp, Beşiktaş hakkında yazmaya başlayabiliriz.


CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here