Marka ve Markalaşma fikri son günlerde en çok tartışılan konuların başında gelmekte. Ülkemizin markalar konusunda fakir olduğu, Dünya ölçeğinde markalarımızın olmadığından şikayet ediliyor. Bu fikirlere son derece katılmakla birlikte küçük bir katkıda bulunmak istiyorum.
Markalaşmanın temeli yeni buluşlar (innovation) , yeni buluşların temeli ise fikri sermayedir (idea capital). Fikri sermaye tanımı çok zor olan bir kavramdır. Ne olduğundan çok, ne olmadığı ile açıklanmaktadır. Örneğin; Mali sermaye gibi muhasebe kayıtlarında yer almaz. Ölçümlenmesi son derece zordur. Fikri sermayeye elle dokunamazsınız. Ama her problemin çözümünde kullanabilirsiniz. Fikri sermaye ile yeni ürünler, yeni markalar, yeni pazarlar ve yeni, değerler yaratırsınız.
Fikri sermaye tek bir kişi tarafından oluşturulmaz. Tek başına patrona, yöneticiye ye da çalışana ait değildir. Müşterilerin, işbirliği yapılan kurumların ve bizzat pazarın kendisinin, fikri sermayenin oluşumunda önemli bir payı vardır. Yani kollektiftir. Gelişmiş ülkelerde yasalarla güvence altına alınmıştır.
Ülkemizde ise fikri sermayenin henüz sağlam bir güvencesi yoktur. Daha da önemlisi, iş dünyasının oyuncuları kendi fikri sermayeleri dışındakilere de değer vermiyorlar. Bir başkasına ait fikri sermayeyi ücretsiz olarak kullanmakta bir sakınca görmüyorlar. Bu anlayış, yeni buluşların artması ve Dünya çapında markalar yaratmanın önünde duran en büyük engellerden biridir.
Artık fikri sermayenin öneminin, geliştirme yollarının ve koruma altına almanın zamanının geldiğinin düşünüyorum. Umarım bu konu iş dünyasının gündeminde kendine bir yer bulabilir.
ALİ ATIF BİR’E KÜÇÜK BİR DÜZELTME
28 Şubat 2006 tarihli Kelebek’teki köşesinde, bir okurunun piyasaya yeni çıkan Sarı Zeybek rakısının tanıtım kampanyası ile ilgili eleştirilerine yer vermiş. Daha sonra da kendi görüşlerini aktarırken; “ Ayrıca yıllardır Kulüp rakısının üstündeki resmin de Atatürk’e ait olduğu, bu resim sayesinde Kulüp rakısının yüksek fiyatlı bir konuma yerleştiğini de unutma…” demiş.
Oysa, Kulüp rakısının üstündeki resim Atatürk’e ait değildir. Türk reklamcılığının öncülerinden olan İhap Hulusi Görey tarafından çizilen bu grafikte yer alan resimler sanatçının kendisine ve yakın arkadaşı Fazıl Ahmet Aykaç’a aittir. Üstelik bu grafik, 1930 yılında, yani Atatürk sağ iken çizilmiş ve kullanılmaya başlamıştır. Ali Atıf Bir hem çok yakın dostum hem de çok saygı duyduğum bir akademisyendir. Dolayısıyla, hoşgörüsüne sığınarak ve de Atatürk’ün bazı kesimlerce karalandığı ve yanlış tanıtılamaya çalışıldığı ortamı göz önüne alarak, bu yanlışı düzeltme ihtiyacı hissettim.