TARHAN ERDEM VE KONDA İLE İLGİLİ SORU İŞARETLERİ
Yazıya yeni bir ek;
Bu adamı ve şirketini iyi tanıyın.
#Konda‘nın sahipleri #AdilGür ve #TarhanErdem Saray’ın hizmetindedirler.
Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinde de açıkladıkları anket sonuçları ile etkili olmuşlardı.
Bu adamların taktiği, iktidara muhalefet edecek olan halk kesimini açıkladıkları uydurma sonuçlarla umutsuzluğa sürüklemek ve umutsuzluk sonucu sandığa gitmelerini engellemektir. Şimdi de %60.8 Evet çıkacağını açıklayarak bu görevlerini yerine getiriyorlar.
Aynı haltı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de yapmış ve araştırma sonuçlarının açıklanmasının yasaklandığı gün RTE’nin %57 ile Cumhurbaşkanı olacağını açıklayarak halkın sandığa gitmemesini sağlamıştı. Oysa RTE %51,8 oy almıştı. Konda da en yüksek oranda yanılan şirket olmuştu.
Bu adamların ve şirketlerinin ipliğini aşağıdaki yazıda pazara çıkartmıştım.
************************
Yaklaşık 30 yıllık araştırmacıyım. Uzmanlık alanım tüketici araştırmalarıdır, hiç seçim araştırması yapmadım. Ama özünde tüketici araştırmaları da araştırmaları da aynı disipline dayanır. Her ikisinin de çıkış noktası, evreni temsil edecek örnek büyüklüğü ve seçimidir. Anket sorularının hazırlanışı ve soruş biçimi de sonucu etkileyebilecek faktörlerdir.
Son yıllarda, özellikle AKP iktidarı ile birlikte seçim araştırmaları ülkemizde çok kullanılan bir araç haline geldi. Bir araştırmacı olarak bu gelişme beni çok mutlu eder. Araştırma sonuçlarını kullanmanın doğru yolu, seçmenin mevcut durumunu, sıkıntılarını ve taleplerini anlayıp, bu bilgiler ışığında politika oluşturmak ve eylem yapmaktır. Ancak son yıllarda seçim araştırmalarının farklı ve tehlikeli bir yolla kullanıldığını izlemekteyim; Sonuçlar ve veriler, günün moda deyimiyle algı yaratmak amacıyla kullanılmaktadır.
Bu konuya girmemin sebebi, yıllardır saygıyla izlediğim, meslektaşım Tarhan Erdem’in şaşırtıcı tutum ve davranışları…
Tarhan Erdem, 1953 yılından beri CHP üyesidir. 1977 yılında Ecevit iktidarında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yapmış bir şahıs. Yakın zamana kadar da CHP’de Genel Sekreterlik görevini yürüttü. Ticari hayatı da bir hayli başarılı; son derece saygın bir araştırma kuruluşu olan Konda’nın kurucusu ve yöneticilerinden biridir.
Konda ve Tarhan Erdem’in açıklamaları kamuoyunda, özellikle de sol ve sosyal demokrat çevrelerde son derece kabul görür. Hatta açıklamaları bu kesimlerde referans alınır ve bu açıklamalar ışığında politikalar üretilir. Bu yüzden Tarhan Erdem’in değişik zamanlarda yaptığı açıklamaları alt alta koydum ve düşündüm. Benim kafam oldukça karıştı.
Kafa karışıklığına neden olan konuları alt alta koyalım:
2011 SEÇİMLERİ ÖNCESİ YENİ SEÇMEN KAYITLARI
AKP hükümeti 2010 yılında seçmen sayısını belirlemek için yeni bir hamle başlattı. Aslında Seçmen kütüklerinin hazırlanma ve güncellenme görevi yasa ile YSK’ya verilmiştir. Ancak YSK’nın bu görevini Adrese Dayalı Nüfus Sayımı Sistemi’ni (ADNKS) oluşturması amacıyla TUİK’e devretmiştir.
TUİK’in 2008 yılında hazırladığı raporlara göre Türkiye’nin 2007 nüfusu 70 milyon 586 bin iken 2010 nüfusunun 73 milyon 722 bine yükselmiş oldu. Buna göre 2007 sonundan 2010 sonuna kadar nüfus artış oranı yüzde 4,4; artan kişi sayısı 3 milyon 136 bin olmuştur. Nüfus 3 küsur milyon kişi artarken seçmen sayısı 7 milyon 618 bin artarak 50 milyon 190 bine varmıştır. Seçmen sayısının nüfustan 4 milyondan daha fazla artmış olması bu sayımların güvenilir olmadığını göstermektedir.
ADNKS sistemine dahil olmak için, kiracıysanız kira kontratı ile, ev sahibi iseniz tapunuz ile Nüfus Müdürlüklerine başvurmanız gerekmektedir. Muhtarlıklar artık devre dışı bırakılmıştır.
Bu yeni sistemde adresinize kayıtlı kişi sayısını sadece Nüfus Müdürlüklerine yapacağınız başvuru ile görmeniz mümkündür. Yani sizin adresinize 50 farklı kişiyi kaydetseler ruhunuz bile duymaz. Sizin adresinize kayıtlı bu hayali kişiler seçimde oy kullansa yine aynı nedenden dolayı ruhunuz bile duymaz.
YSK’nın yetki ve görevleri içinde bulunan Seçmen Kütüklerini hazırlama görevi 5749 sayılı kanuna dayanılarak İçişleri Bakanlığına bağlı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’ne devredilmiştir. YSK seçmen listelerini, icracı bir kurum olan İçişleri Bakanlığından alıyor olması tarafsız bir liste oluşturulmadığı izlenimini yaratmaktadır. Nitekim son gelen seçmen listelerinde CHP’den 40 bin, AKP’den ise 120 bin parti üyesinin yazılmadığı tespit edilmiştir. Peki, parti üyesi olmayan sade vatandaştan kaç kişi bu listelere alınmamıştır, bilen var mı?
Bu gelişmeler yaşanırken ortaya Temiz Seçim Platformu adı altında bir sivil insiyatif ortaya çıktı. Bu insiyatifin amacı AKP hükümetinin seçimler esnasında yapacağı hileleri engellemek ve halkı uyarmaktı. AKP’li siyasiler bile bu platformun iddialarını yanıtlamaktan kaçınırken bu göreve Tarhan Erdem’in talip olduğunu gördük. Radikal’deki köşesinden verdiği yanıtta, seçmen sayısındaki anormal artışın doğru olduğunu savunurken, TSP’nin “Seçimlere güven azaldı” söylemine şöyle cevap verdi;
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/tarhan_erdem/temiz_secim_platformu_amac_nedir-1144356
“Niçin? Benim hiç azalmadı, YSK ile de halkla da hiçbir sorunum yok! Kanunsuz işlemleri seçim kurulları mı yapıyor yoksa partiler mi? Kanunsuz işlemlere itiraz edilir; yıllar sonra halkı aldatmak için birtakım genel, dayanaksız, kanıtsız iddialar ortaya atılmaz, seçim hukukunun kuralları vardır. Bu kurallar zamanında işletildi de sonuç mu alınmadı? Güven azalmadı, güven yok edilmek isteniyor!”
Tarhan Erdem’in bu tavrı, muhalefet partilerinin, özellikle de CHP’nin bu yeni seçmen kütüğü sayımına ve seçim hilelerine itiraz etmesini ve kararlılıkla bu konunun üzerine gitmesini önlemiş olabilir mi acaba?
CUMHUR BAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, CHP ve MHP’nin ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun danışman kadrosundaydım. Siyasi görüşlerine katılmasam da, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasını engellemek için tek umut olan Ekmeleddin beye destek verdim.
O dönemi hatırlamakta yarar var; mevsim yaz ve nüfusun önemli bir kısmı ya tatilde ya da yaylalardaydı. Bu kesimin sandık başına gitmesi AKP’yi sıkıntıya sokacaktı. Yapılan seçim araştırma sonuçları Erdoğan ile İhsanoğlu’nun oylarının birbirine çok yakın olduğunu gösteriyordu. Bu da, çoğunluğu anti AKP’li olan tatildeki ve yayladaki kişilerin sandığa gidip, oyunu kullanmasını teşvik ediyordu.
Ancak Konda, seçim anketi sonuçlarının açıklanmasının yasakladığı günlerde ortaya çıkarak, RTE’nin %57 ile seçimi kazanacağını ilan etti. Oysa o tarihe kadar hiçbir yandaş araştırma şirketi dahi böyle bir oranı telaffuz edememişti.
Seçim sonuçlarını bir hatırlayalım;
Toplam seçmen sayısı : 55 701 719
Oy kullanan seçmen sayısı : 41 284 822
Oy kullanmayan seçmen sayısı: 14 416 897 yani toplam seçmenin % 26,28’i. Yani genel olarak anti AKP’ci olarak kendilerini tanımlayan kitle. Bunların içinde küçük de olsa AKP’lilerin de olduğunu varsayalım. AKP’nin örgüt gücünü ve bu seçime ne kadar çok önem verdiğini hatırlarsak, sandığa gitmeyenlerin %80’inin anti AKP’liler olduğunu varsayabiliriz.
Erdoğan’ın aldığı oy oranı %51,79 olarak tarihe geçti. Oysa aldığı oy sayısını toplam seçmene oranladığımız da bu oran %37,7’ye düşüyor. Yani oy kullanmayanlar da sandığa gitse ve bu kitlenin önemli bir kısmı oyunu İhsanoğlu’na verse seçimler en azından ikinci tura kalacaktı. İkinci tura kalan seçimlerde ise Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması çok zorlaşırdı.
Seçime iki gün kala, CHP’li bir kişinin şirketinin açıkladığı %57 oy oranı milyonlarca kişinin sandığa gitmemesine neden olmuştur. Peki, bu bir iş kazası mı yoksa bilinçli yapılan bir hata mıydı?
Pek çok seçmen için önümüzdeki bu seçimler demokrasi ve başkanlık sistemine geçiş açısından büyük önem taşıyor. Kendilerini solcu ve sosyal demokrat olarak tanımlayan seçmenlerin önemli bir kısmı, barajı geçmesi için oyunu HDP’ye vermeyi planlıyor. Zira, HDP’nin barajı geçememesi demek, AKP’nin tek başına iktidar olması, Anayasa’yı istediği gibi değiştirebilmesi ve başkanlık sistemine geçiş anlamına geliyor. Bu da yukarıda tanımladığım seçmeni tedirgin ediyor.
Konda ise şimdilerde bu algı üzerine oynuyor. Daha HDP seçimlere parti olarak girip girmeyeceğini açıklamadan, Konda yöneticileri TV programlarında HDP’nin seçime parti olarak girdiği takdirde barajı aşabileceğini iddia ettiler. Son günlerde ise HDP’nin barajı aşacağını açıkça belirtiyorlar.
Tarhan Erdem tekrar sahneye çıkarak, “Halk CHP veya MHP’nin oyunu yüzde iki üç arttırarak AKP’ye ders veremez, ama HDP’yi barajı geçirirse 50 milletvekili farkeder ve barajı geçirmek için de dört puan kâfidir. Bunu halk gördü ve kasım-aralık ayında bu karar verildi. HDP bence barajı geçecek ama burada HDP seçilmeyecek, AK Parti cezalandırılacak. Çünkü bunun başka yolu yok. Türkiye rahatlayacak göreceğiz” diyor.
http://www.sozcu.com.tr/2015/gundem/tarhan-erdemden-flas-secim-tahmini-808723/
Bu açıklamaları CHP genel sekreterliği yapmış, güvenilir bir kaynaktan duyan, oyunu sırf barajı geçsin diye HDP’ye ödünç olarak vermeyi düşünen seçmenler şimdi kararını değiştirmez mi? Nasıl olsa HDP barajı geçiyormuş, ben yine gönlümdeki partiye oyumu vereyim, demez mi?
Her araştırmanın bir hata payı vardır. Seçim araştırmalarında hata payı, örnek büyüklüğüne göre ortalama %1,5 ile %2,5 arasında değişir. Ortalama %2 kabul edersek, HDP’nin %11 gibi deklare edilen araştırma sonucu %9 da olabilir %13 de. Bu durumda seçim araştırma sonuçların HDP’nin oyunu %14-15’lerde görmeden seçim barajını aşar demek yanıltıcı olabilir.
Tarhan Erdem ve şirketi Konda’nın yukarıda aktardığım tutum ve davranışları, istemeden de olsa, hep AKP’ye hizmet etmiştir. Yukarıda aktardığım örnekler acaba birer basit tesadüfler mi?
Benim kafam çok karıştı…