Türkiye’den ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelen Beşiktaş taraftarları maçın iki gün öncesinden itibaren Madrid caddelerinde boy göstermeye ve takımlarını desteklemeye başlamışlardı. Beşiktaş taraftarının bu sevinç gösterilerine Real Madrid taraftarları da katılınca, Madrid caddeleri iki günlüğüne karnaval yerine döndü. Ancak bu karnaval havası maçın daha ilk yarım saatinde bir kabusa dönüştü. Bu kabusun baş sorumluları ise Quaresma ve Carvalhal idi.
Bu maç seyahatinde beni en çok etkileyen olaylardan biri, Braga’da, maç öncesinde bir caddede karşılaşıp, selamlaştığım, Almanya’dan maça gelmiş olan iki taraftar ile Madrid’de tekrar karşılaşmam oldu. Bu iki taraftar kardeşimle, bir Madrid kafesinde yaptığım sohbette, Braga ve Atletico Madrid maçına gelebilmek için üç aylık ev kirasını ödeyemediklerini öğrendim. Bu fedakarlıklarının karşılığında tek beklentileri Beşiktaş’ın onları mutlu edecek bir sonuç almasıydı. Beşiktaş’ın turu geçmesinin bedeli olarak üç aylık ev kiralarını harcamış olmalarını, borçlanacaklarını, daha fazla çalışmak zorunda kalacaklarını ise hiç dert etmiyorlardı.
Madrid sokaklarında karşılaşıp, sohbet ettiğim hiçbir Türk Beşiktaş’ın yenileceğine inanmıyordu. En kötü ihtimal olarak beraberlik görünüyordu. Maçın ikinci yarısını seyrederken bu taraftar gruplarının beklentilerinin hiç de ulaşılmaz olmadığını düşündüm. Zira, ilk yarıdaki yanlışların giderilip, her futbolcunun kendi mevkiinde oynaması ile birlikte, Beşiktaş ikinci yarıda rakibine pozisyon vermediği gibi, ikinci yarıyı 1-0 galip bitirip, net gol pozisyonları kaçırdı. Demek ki ilk yarıdaki Beşiktaş yanlıştı. Bu yanlışın da iki sorumlusu vardı; Quaresma ve Carvalhal!
Öncelikle Carvalhal’in yanlışlarından başlayalım; Carvalhal sezon başından beri, sakat olmadıkları sürece Quaresma ve Simao’yu aynı anda oynatarak büyük hata yapıyor. Maalesef bu hatasından da ders çıkartmıyor. Ya da bu hatayı görmesine rağmen bu ikiliden birini kulübede oturtmaya cesaret edemiyor. Bu ikili aynı anda oynadığı zaman orta sahanın hakimiyeti rakibe geçiyor. Zira ikisi de defansa yardımcı olmuyor. Orta sahanın bütün yükü Ernst, Veli ve Fernandes’in omuzlarına çöküyor.
Carvalhal’in bu maçtaki diğer bir hatası ise İsmail Köybaşı’nı kenarda oturtup, sol beke Veli’yi koyması idi. Veli çok iyi bir orta saha oyuncusu olmasına rağmen iyi bir bek değil. Yenilen üç gol de Veli’nin savunduğu kanattan geldi. Ama bu gollerden dolayı Veli’yi suçlayamayız. Zira onun önünde oynayan Quaresma oyunda kaldığı müddetçe kendi yarı sahasına geçip savunmaya yardımcı olmadı. Bu yüzden de rakibin hem sağ açığı hem de sağ beki sıkça hücuma çıkıp Veli’yi zor durumda bıraktılar. Carvalhal’in ilk yarının sonunu beklemeden Quaresma’yı oyundan alması gerekirdi. Ama almadı. Ya da alamadı.
Quaresma demişken hemen içimden geçenleri aktarayım; Quaresma’nın forma aşkı için oynamasını beklemek saflık olur. Yabancı futbolcuların pek çoğundan forma aşkı beklentisinde olmam. Onlardan tek beklentim iyi birer profesyonel olmalıdır. Yani aldıkları her kuruşun karşılığında formalarını terletmelerini ve sahada savaşmalarını beklerim. Yaptıkları işe ve taraftara saygılı olmalarını beklerim. Örneğin Ernst ve Sivok gibi.
Ama Quaresma ne iyi bir profesyonel ne de taraftara saygısı var. Her şeyden önce takım oyuncusu değil. İyi oynadığı maçlarda da sadece kendisine oynuyor. Ama genellikle de oyunu idare ediyor. Bu sezon Beşiktaş’a kazandırdığı sadece Maccabi Tel-Aviv maçı var. Buna karşın kazandırdığı bir derbi ya da önemli bir Avrupa maçı yok. Önemli maçların çoğunda ya sakat ya da kart cezalısı idi. Fenerbahçe maçı öncesinde gördüğü kırmızı kartın da kasıtlı olduğunu düşünmeye başladım. Aynı kanım FB ve GS maçlarından önce cezalı duruma düşen Fernandes için de geçerli.
Gelelim maçın yorumuna; Her zamanki gibi Carvalhal’in sahaya sürdüğü ilk on bire bir göz atalım. Kalede Cenk, sol bekte Veli, sağ bekte İbrahim Toraman, defansın ortasında ise Sivok-Egemen ikilisi görev yapıyordu. Orta sahada ise Fernandes, Necip, Ernst, sol kanatta Quaresma, sağ kanatta Simao ve ileride Mustafa Pektemek oynuyordu. Bu kadro okunduğunda tribünlerde soğuk rüzgarlar esmeye başladı; maalesef taraftarın gördüğü yanlışı Carvalhal yine görememiş ve harakiri yapmıştı.
Daha maçın ilk dakikalarında Atletico takımı Falco ile net bir gol pozisyonu yakaladı. Veli’nin savunduğu kanatta maden olduğunu fark eden teknik direktör Simeone, Quaresma’nın savunmaya gelmediğini de görerek, sağ bekini de ileri çıkarmaya başladı. Bu ileri çıkışlarda Salvio 18.dakikada bir kez daha gol pozisyonu yakaladı ama topu boş kaleye yollayamadı. Ancak aynı Salvio 24.dakikada bu kez affetmedi; orta sahadan atılan uzun pası iyi kontrol eden Salvio Veli’yi güzel bir çalımla oyun dışına itti. Kaleci Cenk ile karşı karşıya kaldığı anda da, Cenk’in müdahalesine rağmen topu Beşiktaş filelerine yolladı.
Beşiktaş bu golün şokunu yaşarken, 27.dakikada Salvio bir kez daha defansımızın arkasına kaçtı. Veli yine Salvio’yu yakalayamayınca bir anda kaleci ile karşı karşıya kaldı. Bu müsait pozisyonda Salvio topu Cenk’in üzerinden ağlara yollayarak takımının ikinci golünü attı. Bu golden sonra Beşiktaşlı oyuncular iyice paniklediler. Böyle durumlarda ortaya çıkıp, takımı toparlaması gereken Quaresma, Simao ve Fernandes gibi ‘lider’ oyuncular da kendini unutturunca üçüncü golün gelmesi kaçınılmaz oldu.
Takımın hücuma çıktığı 37.dakikada, geride tek başına kalan Necip’e atılan geri pas üçüncü golün hazırlayıcısı oldu. Necip bu zor topu dışarı atmak yerine oyuna sokmaya çalışınca rakibe kaptırdı. Bu top kaybı bir kontra atağa dönüştü. Beşiktaş yarı sahasını boydan boya topla kat eden Adrian, Egemen ve Sivok’un arasından geçerek Cenk’le karşı karşıya kaldı ve topu Cenk’in sağından ağlara yolladı. Otuz yedinci dakikada yenilen bu gol bana bir anda Leeds United hezimetini hatırlattı ve o soğuk havada boncuk gibi terlediğimi hissettim. İlk yarının bir an önce bitmesi için Tanrı’ya dua ettim.
Carvalhal ikinci yarıya Quaresma’nın yerine İsmail Köybaşı’nı alarak başladı. Böylece Veli de başarıyla oynadığı mevki olan orta sahaya dönmüş oldu. Bu değişiklik, ilk yarıda Quaresma’yı protesto eden Beşiktaş taraftarını memnun ettiği kadar, rakibin elini kolunu sallayarak Beşiktaş ceza sahasına girmesini de engelledi. Beşiktaş daha çok topa sahip olmaya ve daha çok rakibin üstüne gitmeye başladı. Quaresma’nın oyundan alınması diğer oyuncuları da olumlu etkilemiş olmalı ki her biri iki kişilik koşmaya, mücadele etmeye başladılar. Bunun karşılığını da 54.dakikada Simao’nun attığı gol ile aldılar.
Simao’nun attığı golde Necip’in kişisel çabasının katkısı büyüktü. Orta sahada yaptığı ısrarlı presle topu kazanan Necip, ceza sahasına kadar topu getirdi ve takımına korner vuruşu kazandırdı. Korner atışında top Egemen’in önüne düştü. Egemen kaleye vurmak istedi. Ancak top rakibe çarparak Simao’nun önüne düştü. Simao’nun vuruşu Atletico ağlarına giderek skoru 3-1’e getirdi.
Bu golden sonra panikleyen taraf Atletico oldu. Zira Beşiktaş’ı atacağı bir gol Atletico açısından turu zora sokacaktı. Carvalhal ilerleyen dakikalarda oyuna Holosko ve Edu’yu alarak hücum gücünü artırdı. Bu değişiklikler olumlu sonuç verdi ve Beşiktaş üst üste gol pozisyonları yakalamaya başladı. Yetmiş dokuz ve seksen yedinci dakikalarda Holosko iki net gol pozisyonu yakaladı ancak bu pozisyonları gole çeviremedi. Oysa bu pozisyonlardan birini gole çevirebilse Beşiktaş’ın tur şansını oldukça artabilirdi. Ama olmadı. Şimdi Beşiktaş’ın turu geçebilmesi için İstanbul’da iki farklı galibiyet alması gerekiyor. Bence zor olsa da imkansız değil!
Maç bitiminde, Almanya’dan maça gelebilmek için 3 aylık ev kirasını erteleyen ve borçlanan Beşiktaş taraftarını düşündüm. Acaba Quaresma bu gençleri tanısa ve maça gelmek için yaptıkları fedakarlıkları bilse bu kadar laubali oynamaya devam eder miydi, diye düşündüm. Maç ile ilgili en değerli anım ise, Atletico Madrid taraftarının Simao’nun attığı golü alkışlaması oldu. Simao’nun golden sonra sevinmemesini de anlayış ve takdirle karşılıyorum. Beşiktaş’tan ayrılan futbolcuların Beşiktaş’a gol attığında aşırı sevinç gösterisinde bulunduğunu ne kadar yadırgıyorsam, Beşiktaş’a gelen futbolcuların da eski takımlarına karşı saygı göstermelerini bekliyorum.
08.03.2012
MAÇIN AYRINTILARI
Stat: Vicente Calderon
Hakemler: Jonas Eriksson, Fredrik Nilsson, Mathias Klasenius, Daniel Stalhammar (4. Hakem)
Atletico Madrid: Courtois, Godin, Filipe Luis, Perea, Mario Suarez, Gabi, Koke (Dk. 85 Niguez), Adrian Lopez (Dk. Dk. 62 Pizzi), Salvio (Dk. 82 Alvaro Dominguez), Falcao, Juanfran
Yedekler: Sergio Asenjo, Alvaro Dominguez, Miranda, Pizzi, Niguez, Oueslati, Pedro Martin
Teknik Direktör: Diego Simeone
Beşiktaş: Cenk, Fernandes, İbrahim Toraman, Sivok, Quaresma (Dk. 46 İsmail), Veli, M. Pektemek (Dk. 74 Holosko), Necip (Dk. 80 Edu), Simao, Ernst, Egemen
Yedekler: Rüştü, İsmail, Ekrem Dağ, Holosko, Alves, Sidnei, Edu
Teknik Direktör: Carlos Carvalhal
Goller: Salvio (Dk. 24-Dk. 27), Adrian (Dk. 37), Simao (Dk. 54)
Sarı Kartlar: Ernst (Dk. 74), İsmail Köybaşı (Dk.78)