İki Yüzlülere Gün Doğdu

0
555

Türkiye’de başarılı yada başarasız sayılmak, övgü ya da yergi almak pamuk ipliğine bağlı. Bu durum siyasette de, ekonomide de, sporda da, sanatta da geçerli. Bugün yere göğe sığdıramadığımız insanlara 24 saat geçmeden çamur banyosu yaptırabiliriz.

Bu girişi Milli takım ve Ersun Yanal için yaptım. Çünkü, medyamızın hemen hemen tamamı Ersun Yanal’a ve Milli takıma karşı acımasız bir kampanya başlatmış durumda. Hızını alamayan medyamız seyirciyi de hedef gösteriyor. Milli takımı yeterince desteklememişler.

Oysa Fatih Tekke, maçın son dakikalarında yakaladığı fırsatı değerlendirmiş olsa şimdi bu tartışmaların hiç biri yapılmıyor olacaktı.

Buraya kadar yazdıklarımdan Ersun hocanın avukatlığını yaptığım sonucu çıkarılmasın. Benim karşı çıktığım şey, düne kadar Ersun hocaya övgü düzenlerin bugün sergiledikleri saldırgan ve iki yüzlü bir tutumlarıdır.

ERSUN HOCANIN HATASI YOK MU?

Gelelim maçla ilgili yorumlarımıza ; Öncelikle Yunan milli takımının, Avrupa şampiyonu olduğunu göz ardı etmeyelim. Milli takımımız Almanya şansını bu maçta değil daha ilk Gürcistan maçında zora sokmuştu. O günlerde, Avrupa şampiyonu bir takım ile aynı kümede olduğumuz hatırlanmalı ve bu takıma puan kaybetme riskmiz hesaplanmalıydı. Ama ne federasyon yetkilileri bu konuda bir tedbir aldı ne de medya o dönemde bu hesabı yaptı.

Ersun hoca, Milli takımı maçtan maça bir araya getirdi. Bu konuda da kimse uyarıcı olmadı. Bugün Ersun hocanın tepesine binenler, neden hazırlık maçları yapmadığı konusunda tek kelime etmediler. Herkes sinsice Millilerimizin tökezlemesini bekledi. Çünkü onlar için başarı rating ve tiraj değeri  taşımıyor. Başarı üzerine günlerce konuşamaz, yazıp çizemezler. Ama ortada bir başarısızlık varsa günlerce konuşur, yazıp çizerler.

Bence, oyun anlayışı ve taktik konuları bir kenara koyarsak,  Ersun hocanın en büyük hatası yeterli düzeyde hazırlık kampı ve maçı yapmamasıdır. Her biri ayrı takımdan gelen oyuncuların “takım” olabilmesi için çok uzun süre birlikte vakit geçirmesi gerekir. Çok fazla hazırlık maçı yapıp, birbirlerinin teknik özelliklerini tanımaları gerekir. Bu kampları ve hazırlık maçlarını yapmazsanız takıma “ruh” kazandıramazsınız. Yunan milli takımı karşısında Türk milli takımında ben bu ruhu hissedemedim.

SEYİRCİYE KIZMA HAKKIMIZ YOK

Sahadaki takım ile tribündeki seyirci arasında çok güçlü bir elektrik akımı vardır. Sahadaki takımın ruhu yoksa, kazanmak için çaba sarf etmiyorsa, daha da ileri gideyim, tekmeye kafasını sokmuyorsa , en ateşli seyirciyi kitlesi bir anda tiyatro seyircisine dönüşür. Basın tribününde oturmaya alışmış spor yorumcularımız bu elektriği bilemezler. Bilemedikleri için de seyirciyi suçlarlar. Her kulübün, tribünleri coşturan ve ateşleyen bir seyirci grubu vardır. Bu gruplar bir ekip halinde çalışırlar. Bu ekip bir araya gelmediği zaman tribünlerin ahengi bozulur. Herkes ayrı bir telden çaldığından ne tezahürat olur, ne de tribün şovu. Son maçta tribünleri ateşleyecek ekiplerin maça gelmemesi için başta federasyon ve sponsorlar olmak üzere herkes elinden geleni yaptı. Bilet fiyatları o kadar yüksek tutuldu ki, bu kitle maça gelemedi. Oysa maçtan önce Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray tribün liderleri biraraya getirilse ve “resmen” görevlendirilselerdi bambaşka bir tribün desteği sağlanırdı. Bu grupların biraraya gelemeyeceğini sakın düşünmeyin. Maç dışı yaşamlarında çok yakın arkadaş olduklarını ve sıkça biraya geldiklerinin bizzat şahidiyim.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here