Kazak pazarını diğer çokuluslu araştırma şirketleri feth etmeden biz etmeliyiz. Bu aynca, ata topraklarımız ve Kazak soydaşlarımız için yerine getirmemiz gereken önemli bir görev”. Bu düşüncelerle havaalanında uçağımızın kalkmasını bekliyoruz. Uzun bir yolculuk bizi bekliyor, İstanbul’dan Alma Ata’ya toplam uçuş süresi tam dört buçuk saat. Benim gibi uçmaktan korkanlar için oldukça uzun bir süre.
Uçağımız tam dört saat gecikme ile kalkıyor. Çünkü Sayın Başbakan’ın Uzak Doğu gezisi için tahsis edilen Airbus’ın yokluğu THY’nin tüm zaman çizelgesini değiştirmiş. Alma Ata’ya geldiğimizde saat sabahın 9’u. Havaalanı oldukça küçük ve bakımsız. Artık eski sosyalist ülkelerin havaalanları beni şaşırtmıyor. Ama yine de “bir başkent havaalanı böyle olmamalı” diye düşünüyorum. Alma Ata havaalanında beni iki şey çok şaşırtıyor. Birincisi, havaalanında yoğun bir tamirat faaliyeti var ve tüm tamirat kadın işçiler tarafından yapılmakta. Bir yandan harç yapan, bir yandan oda sıva ve boya işleri yapan kadın işçileri görünce birhayli şaşırıyorum. Zira bu tür işleri yalnızca erkekler yapar zannediyordum, ikincisi ise free shop’lar oldu. Uçakların içinde servis yapılan arabalar vardır. Bu arabalardan bir tanesi içki, sigara ve parfümle doldurulmuş ve havaalanında yolcularla birlikte dolaşıyor.
Yolcular polis kuyruğunda iken, free shop polis kontrol noktasına geliyor, bavulları alacağımız bantın yanına gidiyoruz aynı free shop ile karşılaşıyoruz. Nihayet gümrük alanına giriyoruz ve yine aynı free shop ısrarla bizi takip ediyor. Sonunda dayanamayıp bir karton sigara satın alıyorum.
Vize almak gerekmiyor
Kazakistan’a gitmek isteyen Türklerin vize alması gerekmiyor. Havaalanında vize almak için sıraya giren Amerikalı, Japon ve Avrupalı işadamlarını görünce içimi bir sevinç kaplıyor. Türk olmanın sınırlı da olsa avantajını gururla yaşıyorum. Alma Ata havaalanındaki polis ve gümrük işlemleri yaklaşık iki saat sürüyor. Gümrükten çıktıktan sonra Yeşilköy havaalanındaki polis kontrol ve gümrük işlemlerinden artık hiç şikayet etmeyeceğime yemin ediyorum. Gümrükten çıkar çıkmaz etrafımızı taksiciler sarıyor. Hemen elimizdeki bavula hamle yapıyorlar. Ancak bu konuda oldukça deneyim kazandığımdan bu hamleleri başarı ile savuşturuyorum. Rezervasyon yaptığımız Marco Polo otelinin misafirleri için havaalanında karşılama ve otele ulaştırma servisi var.
Bu servisin ücreti kiralayacağınız araç türüne göre değişiyor. Limuzin dahil bir sürü alternatif sunuyorlar. En ucuz araçları Rus malı arabalar ve havaalanından otele 20 dolara götürüyorlar. Yaklaşık 20 dakikalık yol için 20 dolar öderken hiç olmazsa emin ellerde olduğunuzu düşünüp teselli buluyorsunuz.
Kaldığımız otel Alma Ata’nm en lüks ve en pahalı oteli. Alma Ata’ya ilk kez gelen Türk işadamlarının bir çoğu genellikle bu otelde kalıyormuş. Otelin gecesi tek kişi için 350 dolar. Ancak Alma Ata küçük bir şehir olduğundan diğer lüks fakat daha ucuz otelleri keşfetmek çok uzun sürmüyor. Bunlardan Kazakistan Oteli ve Türkler tarafından işletilen Ankara Oteli ikinci ziyaretimde tercih edeceğim otellerin başında geliyor. Bakü ve Taşkent ile karşılaştırılınca Alma Ata’da otel hizmetlerinin oldukça gelişmiş olduğunu hemen fark ediyorsunuz.
Başkent taşınıyor
Alma Ata Kazakistan’ın tam güneydoğusunda ve Kırgızistan sınırında kurulmuş. Hükümet başkentlerinin sınır boyunda bulunmasını güvenlik açısından tehlikeli bulmuş ve başkentlerini Orta Kazakistan’da bulunan Akmola’ya taşıma karan almış. Biz Alma Ata’da iken bu taşıma işi devam ediyordu. Başkentin Akmola’ya taşınıyor olmasının Alma Ata’nm ticari merkez olmasını etkilemeyeceği görüşü hakim. Zira ülkenin en önemli firmalannın yönetim merkezleri halen Alma Ata’da bulunmakta.
Kazakistan uçsuz bucaksız bir ülke. Ülkenin yüzölçümü 2.7 milyon kilometre kare. Bu yüzölçümü tüm Batı Avrupa’nın yüzölçümünden büyük. Ancak bu koca ülkede toplam 17 milyon insan yaşıyor. Kilometrekareye 6 kişi düşüyor.
Kazakistan yeraltı kaynakları açısından oldukça zengin bir ülke. Yılda 27 milyon ton petrol üretilen bu ülkede toplam 6.2 milyar ton petrol rezervi bulunmakta. Doğal gaz rezervleri ise 2 bin 400 milyar metreküp. Aynca bakır yataklan dünya ihtiyacının 1/3’ünü karşılayacak düzeyde bulunuyor, dünyanın en büyük altın ve kömür madenlerinin de bu ülkede olduğu söylenmekte. Ülkede 85 bin nehir ve 48 bin göl bulunmakta. Atalarımızın bu zengin topraklan bırakıp Anadolu’ya gelmesine asırlar sonra bir anlam veremiyorum. Ülke ekonomisine hakim olan endüstri sektörleri, metal, ferrometal, petrokimya, enerji, petrol ve gaz, inşaat, , taşımacılık ve tarımdan oluşmakta. Kazakistan değişik mal gruplarından oluşan tam 200 değişik ürünü yurtdışına ihraç etmekte. Kazakistan’da toplam 3 bin yabancı sermayeli firma faaliyet gösteriyor. Yabancı firmaların içinde Amerikalılar ve Japonlar çoğunluğu teşkil etmekte.
Kazaklar Türk olduklarını bilmiyor
Alma Ata ya da Batılıların ve Rusların deyimiyle Almaty, 1854 yılında Rus imparatoru tarafından Orta Asya’da garnizon olarak kullanmak amacıyla küçük bir kale olarak kurulmuş. Bu kalenin adı Vernyi imiş. Kale zamanla çevre köyleri kapsayacak şekilde genişleyerek önemli bir şehir olmaya başlamış. Ancak şehir Tatarların işgaline uğramış ve yerle bir edilmiş. 1867’de yeniden kurulan şehir bu kez 1919’daki büyük depremle yokolmuş. Ruslar şehri yeniden inşa etmişler. Şehrin adı 1921 yılında Alma Ata (Elmaların Babası) olarak değiştirilmiş ve 1929 yılında Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti1 nin başkenti olmuş.
Alma Ata’nın toplam nüfusu 1.2 milyon. Diğer eski sosyalist başkentlerde olduğu gibi nüfus Alma Ata’da yoğunlaşmamış. Alma Ata şehircilik açısından son derece iyi planlanmış bir şehir görünümünde. Aynı New York’ta olduğu gibi birbirini kesen cadde ve sokakları ile şehir satranç tahtası gibi bloklara bölünmüş. New York’tan farklı olan yanı ise henüz şehrin yükselmeye başlamamış olması. Ulaşım genellikle taksi ve otobüsle yapılıyor. Otelde görevlilere metro haritası soruyorum. Önce görevliler ne istediğimi anlamıyorlar. Daha sonra derdimi anlatınca çok şaşırıyorlar, ve Alma Ata’nın metrosu olmadığını söylüyorlar. Bu kez şaşırma sırası bana geliyor. Çünkü ilk defa metrosu olmayan bir eski sosyalist başkentte bulunuyorum. Moskova başta olmak üzere Prag, Budapeşte, Bükreş ve hatta Bakü’de son derece etkileyici metro sistemleri görmüş ve etkilenmiştim.
Alma Ata’nın sokak ve caddeleri oldukça geniş inşa edilmiş. Trafik son derece rahat işliyor. Ancak bu şehirde adres bulmak oldukça zor. Zira tüm sokak tabelaları Kiril alfabesi ile yazılmış. Kendinizi Rusya’da zannediyorsunuz. Her ne kadar resmi dil Kazakça olarak ilan edilmişse de halen kullanılan dil Rusça. Devlet Başkanı bile televizyon konuşmalarını Rusça olarak yapıyor, îş lisanı ise tamamen Rusça. Zaten Kazakistan özel sektörünün en önemli işadamları Ruslardan oluşmakta. Kazaklar ise daha çok bürokratlık ve devlet işletmelerinde yöneticilik yapıyorlar. Alma Ata’daki ilk iş toplantımdan sonra derhal bir tercüman bulmam gerektiğini fark ediyorum. Zira ülkede ingilizce çok az ve otel dışında yemek ısmarlamanız bile bir mucize, ingilizce bilen insanlar az olduğundan oldukça da pahalılar. Kaldığımız otelin yabancı misafirlerine tercüman bulma hizmeti de var. Otelde çalışan İngilizce bilen personel iş saatleri dışında bu hizmeti de veriyor.
Kazakça’yı anlamak mümkün değil. Konuşmalar arasında bazı ortak kelimeler yakalayabiliyorsunuz. Ancak bu kelimelerden yola çıkarak cümle hakkında tahminde bulunmanız mümkün değil. Bazı ortak kelimeler de farklı anlamlarda kullanılıyor. Örneğin: “Teşekkür ederim”in karşılığı “Rahmet”. Bizde ise Rahmet bolluk ve bereket anlamlarında kullanılmakta. Buna benzer farklı anlamda kullanılan daha birçok kelime var. Neyseki sayı isimleri farklı değil. Sadece “bin” yerine “min” demeye alışmanız gerekiyor. Kazakistan için Türkiye’de “Türki Cumhuriyet” nitelemesi yapılmakta. Oysa tanıştığım Kazakların tamamı bu nitelemenin nedenini bir türlü anlamadılar.
Alma Ata oldukça yeşil bir şehir. Tüm sokak ve cadde kenarlarına ağaç dikmişler. Ayrıca şehir içinde birçok park ve bahçe var. Bunlann en önemlisi Maksim Gorki Parkı. Bu büyük parka ücretle giriyorsunuz. Park şekil itibariyle Gülhane Parkı’nı çağrıştırıyor. İçinde Lunapark ve ayak üstü yemek lokantaları var. Her köşede şiş kebap satan seyyar satıcılara rastlıyorsunuz. Bu parkın tam orta yerinde Filateli Kulübü bulunduğunu öğreniyorum. Filateli hobilerim arasında yer aldığından görmek istiyorum. Kulübe geldiğimizde bir hayli şaşırıyorum. Zira ben bir bina ya da en azından bir oda beklerken parkın ortasındaki açıklığın bu işe tahsis edildiğini öğreniyorum. Yani Filateli Kulübü bir açık hava kulübü şeklinde işliyor. Yağmur yağdığında ise herkes pılısını pırtısını toplayıp evine yollanıyor.
At eti nefis
Kazakların en meşhur yemekleri mantı. Tastamam bizim bildiğimiz mantı. Ayrıca börek ve kebap çeşitleri de Kazak mutfağında önemli bir yer tutuyor. En makbul et yemekleri at etinden yapılıyor. Ancak birçok lokanta yabancı müşterilerine at eti kullandığını söylemiyor. Zira yabancılar at eti yemeye çekiniyorlarmış. Ben de at eti ısmarlarken oldukça tedirgin olmuştum. Oysa at etinin lezzitini tattıktan sonra Türkiye’de neden at yemediğimiz ve belediyenin neden at eti kesenleri ve satanları zehir satıcıları gibi teşhir ettiğini bir türlü anlayamadım.
Geç kalmamak lazım
Şehrin en önemli alışveriş merkezi Cumhuriyet Meydanı’nda bulunuyor. “Magazin” adını verdikleri büyük alışveriş mağazaları bu bu meydanda toplanmış. Süpermarket ile Shopping Mail arası bir şekilde dizayn edilmiş olan bu dükkanlarda elektronikten gıdaya, kürkten ayakkabıya herşeyi bulmanız mümkün. Ayrıca tüm Batı’nın ünlü markalarıyla birlikte. Cumhuriyet Meydanı’nda ziyaret edilebilecek diğer önemli merkezler ise, Central Museum, Çocuk Sarayı ve spor kompleksi Medeu bulunmakta. Cumhuriyet Meydanı’ndan sonra ziyaret edilebilecek yerlerin başında Lenin Bulvarı gelmekte. Cumhuriyet Sarayının bulunduğu bu bulvarda Kazakistan Oteli de bulunmakta. Cumhuriyet. Sarayı gerek mimari olarak gerekse önünde yer alan meydanın genişliği ve düzenlenişi açısından mutlaka görülmesi tavsiye edilen bir yer.
Kazakistan’da faaliyet gösteren Türk firmaları daha çok inşaat ve dış ticaret firmaları. Üretici olarak ise bildiğim kadarıyla yalnızca Coca Cola mevcut. Bildiğimiz üzere Coca Cola’nın Kazakistan’daki ortağı Efes Pilsen. Alma Ata’nın en merkezi yerinde bulunan fabrika oldukça etkileyici ve birçok yabancı işadamının takdirini kazanmış. Türk işadamlarının Kazakistan ekonomisi içinde daha aktif rol alabilmesi için bazı riskleri göze alması gerekiyor. Örneğin, Kazakistan’da yapılan yatırımın geri dönüş süresi şu anda 2 ya da 3 yıla yayılabilir. Zira Kazakistan’ın bugün güçlü bir ekonomik yapısı yok. Ancak zengin kaynaklan olan bir ülke. Bizim 70 yılda geldiğimiz noktaya 5-6 yılda gelecek gibi gözüküyorlar. Amerikan, Avrupa ve Japon firmalarının bu ülkedeki yatırımları bu düşüncenin temelini oluşturuyor. Kazakistan her alanda yatırım yapacak Türk işadamlarını bekliyor. Geç kalmamak lazım.
Kazakistan TV ve reklam sektörü de hızla gelişmekte. Bu alanda henüz çokuluslu firmalar mevcut değil. Ama inanıyorum ki en kısa zamanda reklamcılık ve TV sektöründe çokuluslu devler boy gösterecek. Kazakistan’da henüz ülke düzeyinde yayın yapan iki TV kanalı var. İkisi de devlet kanalı. Özel TV’ler ise henüz yerel yayın yapıyor. Bundan dolayı da reklam gelirleri oldukça düşük. Alma Ata’da yayın özel TV istasyonlarından KTK, Tan TV ve Totem TV ile görüşme imkanını buldum. Son derece amatör bir yayın faaliyetiyle karşılaştım. Haberin sunulduğu canlı yayın istasyonu aynı zamanda ofis olarak kullanılıyor. Hiçbir ses yalıtımı yok. İstasyonlar cadde üzerindeki binaların bir ya da iki katında faaliyet gösterdiğinden caddedeki tüm gürültü yayına yansıyor. Haberin ortasında duyulan klakson sesi Kazakları şaşırtmıyor. Bu özel TV’ler son derece az reklam alabiliyor. Zira ulaştıkları kişi sayısı Alma Ata ile sınırlı. Ocak-Temmuz arası en büyük özel TV istasyonunun reklam cirosu 300 bin dolar civarında. Ancak çok yakında bu TV istasyonları Rus uydusuna çıkacaklar. Uydunun kapasitesi 6 kanal ile sınırlı. Bunlardan ikisi devlet kanalı olacak. Özeller ise henüz uydu kirasını bile karşılayacak durumda değil. Oysa biliyorlar ki uyduya çıkarlarsa reklam gelirleri en az yirmi kat artacak. Bu açıdan tüm özel TV istasyonları yabancı ortak arıyor.
Türk TV istasyonlarına duyurulur.
Reklamcılık sektörü de benzer bir durumda. Henüz billboard dışında yaratıcı bir çalışma yapamıyorlar. TV reklamları için yapılan tek şey, başka ülkelerde çekilen filmlere dublaj yapmak. Ülkenin en büyük reklam ajansı Caravan adlı bir ajans. Caravan ülkenin en zengin kişilerinden Boris Güler’e ait. Aynı kişinin Caravan adlı bir günlük gazetesi ve yine aynı adı taşıyan çok büyük bir ticaret şirketi mevcut. Caravan reklam ajansının yıllık cirosu 8 milyon dolar civarında. Diğer reklam ajanslarının ciroları ise oldukça düşük. Hızla büyüyeceğine inandığım bu sektörde rüşdünü ispat etmiş olan Türk reklam ajanslarının oldukça iyi bir pay edineceğini düşünüyorum.