Bugüne kadar bu platformda X kuşağı, Y kuşağı, Z kuşağı gibi, günümüzde kabul gören kuşak tanımlarını anlatmaya çalıştım. Bu tanımlar, günümüzü ve geleceği anlamak açısından son derece önemlidir.
Ancak bir de, siyasi görüşleri, idealleri ve yaşam tarzları dikkate alınarak yapılmış iki önemli kuşak tanımı daha var: 68 kuşağı ve 78 kuşağı.
Ben, bu kuşaklardan 78 kuşağına mensubum. Bu kuşağın yaşadığı trajedileri ve travmaları birebir yaşamış biriyim. Doğal olarak bizden önce gelen ve bizi derinden etkileyen 68 kuşağına da uzak değilim. Bizler, 68 kuşağını öncüllerimiz olarak kabul etmiş ve onların açtığı yolda yürümeye çalışmıştık.
Bu yazıyı yazmama, Deniz Gezmiş hakkında çıkan yeni bir haber vesile oldu. Aygün Kevrina isimli bir hanımefendi, Sırlarım İpte Asılı Kaldı Balım adlı bir kitap yazmış. Kitabın konusu, Aygün Hanım ile Deniz Gezmiş arasında yaşandığı iddia edilen bir aşk!
Elbette çok heyecanlandım. Devrimci ağabey ve ablalarımızın geçmişte yaşadıkları her şeyi öğrenmek, bizler için son derece kıymetlidir.
Gençliğimizde, 68 kuşağı hakkında bizlere aktarılan ilk bilgiler onların cesareti, kahramanlıkları ve eylemleri üzerineydi. Bu anlatılar, bizlerin devrimci harekete sempati duymamıza yol açtı.
Daha sonrasında, 68 kuşağındaki örgütlerin siyasi çözüm önerileri, stratejileri ve taktik anlayışlarını öğrendikçe, farklı görüşlere ayrılıp çeşitli yapılar altında örgütlenmeye başladık.
Ancak o yıllarda, 68 kuşağındaki bu ağabey ve ablalarımızın özel hayatlarına dair herhangi bir bilgi bizlerle paylaşılmadı. Oysa biz, bu idollerimizin insani yönlerini de merak ediyorduk:
Ne yerler, ne içerlerdi? Hangi müzikleri dinlerlerdi? Hangi filmleri izlerlerdi? Spor yaparlar mıydı? Takım tutarlar mıydı? Aşk hayatları nasıldı? Sevgilileri olmuş muydu? Onlarla nasıl ilişkiler yaşamışlardı?
Kafamızda daha pek çok soru vardı. Çünkü o dönemde, içinde bulunduğumuz örgütlerin dayattığı yaşam tarzı oldukça sıkıcıydı; yalnızca devrimci içerikli filmleri izleyebilir, sadece protest müzik dinleyebilir, belirli kalıplarda giyinebilirdik. Flört etmek ise kesinlikle hoş karşılanmazdı. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün ama konumuz bu değil.
Yıllar geçtikçe, hem 68 hem de 78 kuşakları yaş aldı, torun torbaya karışınca bu konuları daha açık konuşmaya başladık. Hayatta olan 68 kuşağı ağabeylerle her karşılaştığımda, o kuşağın önderlerinin insani yönlerini, yaşam tarzlarını sormaya başladım. Onların da bizler gibi birer insan olduklarını yıllar sonra öğrenmek, onlara olan saygı ve sevgimi daha da artırdı.
Bir futbol fanatiği olduğum için, 68 kuşağı mensuplarına hangi takımı tuttuklarını sormak benim için bir tutku haline geldi. Zira bizim 78 kuşağında futbol ile ilgilenmek, takım tutmak affedilmez bir zafiyet olarak görülürdü. Çünkü “futbol, iktidarın halkı uyuşturmak için kullandığı bir afyondu.” O ağabey ve ablalarımdan öğrendiğime göre, Deniz Gezmiş ve birçok arkadaşının Beşiktaş taraftarı olması, bir Beşiktaş aşığı olarak beni ayrıca mutlu etmişti.
Bunları hatırlayınca, yaklaşık altmış yıl sonra Aygün Hanım’ın kaleminden Deniz Gezmiş’in bir aşkını öğrenmek, benim için son derece heyecan vericiydi. Kitap henüz yayımlanmadığı için içeriği hakkında net bir fikrim yok. Ancak, yayınevinin editörü ile yapılan bir röportaj sayesinde bazı detaylara ulaşabildim.
Bu heyecanla, 68 kuşağının önderlerinden ve Deniz Gezmiş’in en yakın arkadaşlarından biri olan Mustafa Lütfü Kıyıcı ve eşi Hale ile görüştüm. Uzun yıllarını cezaevinde geçirmiş olan bu iki dostum, Aygün Kevrina’yı tanımadıklarını ve Deniz Gezmiş’in böyle bir ilişki yaşadığını bilmediklerini söylediler. O dönemde devrimcilerin gönül ilişkilerini yakın arkadaşlarıyla paylaşmaktan çekinmediklerini, Deniz böyle bir aşk yaşasaydı mutlaka kendileriyle paylaşacağını özellikle vurguladılar.
Özellikle de evlenmeyi düşüneceği ve “Balım” diye hitap edeceği bir kadının varlığını kendilerinden gizlemiş olmasının mümkün olmadığını ifade ettiler. Ayrıca, Deniz Gezmiş’in o yıllarda flört ettiği ve yakınlaştığı iki kadın arkadaşının ismini benimle paylaştılar. Bu isimleri burada paylaşmayacağım.
Bunun üzerine Deniz Gezmiş’in bir başka yakın arkadaşı olan Mustafa Zülkadiroğlu ile ve isimlerini paylaşma izni almadığım iki yakın arkadaşıyla daha görüştüm. Onlar da Mustafa Kıyıcı’nın söylediklerini doğrulayan ifadelerde bulundular. Net bir biçimde söyledikleri bir şey vardı: “Bizim bacılarımız da sevgililerimiz de vardı. Aşklarımızı hiçbir zaman gizli yaşamadık!”
Kitapla ilgili yapılan röportajı okurken dikkatimi çeken ve kafamı karıştıran bir başka unsur daha oldu: “Hüseyin İnan’la memleketliler ve yıllar sonra arkadaş da oluyorlar. Bu ‘tesadüfler’ şaşırttı mı seni de?” şeklindeki bir soru… Zira, Deniz Gezmiş Erzurumlu, Hüseyin İnan ise Sivas’ın Gürün ilçesindendir. Kitapta buna benzer bilgi hataları olup olmadığını da merak ediyorum.
Umarım yazılanlar doğrudur. Deniz Gezmiş’in hayatına dair bugüne kadar bilinmeyen bir kesitin ortaya çıkması elbette ki çok hoş olur. Ancak görünen o ki bu kitap, 68 kuşağı içerisinde yeni bir tartışmanın fitilini de ateşleyecek gibi görünüyor…