11.05.2013’te gazla kapanan İnönü Stadyumu dün de açılışını gazla yaptı!
Emektar İnönü stadyumunun yapına 1938 yılında başlanmış ancak 2.Dünya Savaşı nedeniyle bir türlü bitirilememişti. İnşaat 1943 yılında tekrar başlamış ve 1947 yılında tamamlanarak hizmete açılmıştır.
1 ve/veya 2 nolu nolu resim
Fenerbahçe, Galatasaray, Sarıyer, Zeytinburnu, İstanbulspor, Karagümrük, Yeşildirek, Vefa gibi pek çok takım, ilk stadyum maçlarını emektar İnönü stadyumunda oynadılar. O takımların taraftarları burada sevindi, burada üzüldü. Dolayısıyla böyle önemli bir mabet kapanış şölenlerinin en güzelini hak ediyordu. Ancak, emniyet güçleri en son kullanmaları gereken biber gazı ve basınçlı su yöntemi ile bu büyük vedayı işkenceye dönüştürmüştü.
Stadyumun yıkılışı için ilk girişimleri Fikret Orman 2012 yılında planlamıştı. Ancak, başta ezeli rakip, ebedi dost(!) olarak adlandırılan kulüpler olmak üzere hiçbir kulüp stadyumunu Beşiktaş’la paylaşmayı kabul etmeyince inşaat tarihi bir yıl kaydırılmak zorunda kaldı. İlk kazma 2013 yılı Mayıs ayında vuruldu ve iki buçuk yıllık ayrılıktan sonra dün tekrar yuvaya dönüldü.
3 nolu resim
Bu ayrılış kısa dönemde Beşiktaş’a çok pahalıya patladı. Yaşanılanları ayrıntıları ile anlatmayacağım ama bu yeni stadyumla birlikte Beşiktaş çok açık bir şekilde çağ atladı. Yeni stadyumun sağladığı avantajları hep birlikte göreceğiz.
Stadyumun yıkılması ile birlikte evsiz kalan Beşiktaş’a kapılarını açan, stadyumunu paylaşan Başakşehirspor, Osmanlıspor, Konyaspor ve Sarıyer kulüplerine Beşiktaş camiası adına teşekkür ediyorum. Açılış maçının devre arasında Beşiktaş kulübü de bu vefalı dostlarına teşekkür etmeyi ihmal etmedi. Bu teşekkür listesinin başında ebedi dostlarımızın(!) da olmasını gerçekten çok isterdim.
4 nolu resim
Açılış maçının Pazartesi gününe alınmasının büyük bir dezavantaja dönüşeceğinden, katılımın azalacağından kaygı duyuyordum. Ancak öğlen vakit Beşiktaş’a indiğimde binlerce insanın Beşiktaş formaları ile birlikte etrafta dolaştığını gördüm. Kapanış maçında olduğu gibi, insanlar büyük bir festivale geliyormuşçasına coşkuyla semti doldurmuştu. Yaşlı, genç, çoluk çocuk bu tarihi ana şahitlik etmek için kol kola girmiş, eğleniyordu.
5.nolu resim
Beşiktaş taraftarı bir kampanya başlatmıştı; Nerede olursan ol, saat 16.00’da meşaleni yak! İstanbul’u bir anda aydınlatan bu kampanyanın amacı, bu stadyumu kapatmak isteyenlere fırsat vermemekti. Beşiktaş taraftarı stadyumda meşale yakmama, küfür etmeme kararı almıştı. Bu kararlarına sadık kaldılar ve son derece medeni bir ortamda ilk maçı izledik.
Maçın başlamasına üç saat kala, oğlum ve arkadaşları ile yemek yediğimiz restorandan ayrıldım. İçimde hep, kapanış maçında yaşanana benzer olayların yaşanabileceği kuşkusu vardı. Yıllardır özlemine çektiğimiz ‘ağaçlı yoldan’ stadyuma doğru yürümeye başladım. Beşiktaş taraftarı büyük bir coşku ile stadyumuna doğru gidiyordu.
6 nolu resim
Dolmabahçe Sarayının ana kapısını geçtikten sonra polisin demir parmaklıklı engeli ile karşılaştık. Ortalıkta binlerce polis olmasına rağmen, 5-6 kontrol noktasından seyirci stadyumun olduğu bölgeye alınıyordu. Bu da ister istemez kalabalığın büyümesine ve izdihama yol açıyordu. Vakit geçtikçe seyircinin sabrı azalıyor ve bir an önce stadyuma girmek istiyordu.
Bu arada dikkatimi çeken olay, o sıkışık ortamda bile herkes yanındakini ikaz edip, polise saldırma fırsatı vermemek için sakin olmaya çağırıyordu. Dikkatimi çeken diğer bir şey ise polislerin gözlerindeki korkutucu kin ve öfke idi. Bizlerin vergileri ile maaşlarını alan bu memurların bizlere duydukları kinin nedenini çok merak ediyorum. Nitekim bu kinli gözler daha fazla sabredemeyerek maçın başlamasına dakikalar kala gaz ve basınçlı sularını Beşiktaş taraftarının üzerine boşaltılar.
7 nolu resim
Bu gazlanma olayı esnasında ben stadyuma girmiş ve yerime oturmuştum. Tuvalete gitmek için koridora çıktığımda birden genzim yandı ve üst üste hapşırmaya başladım. Sonra gözlerim yanmaya başladı. Kapılardan içeri koşarak giren, gözleri kan çanağına dönmüş insanları görünce durumu algıladım. Yüzümüzü yıkamak için tuvaletlere gittiğimizde, mahcup bir vaziyette yüzlerini yıkayan, stadyum içindeki görevli polisleri görünce ister istemez gülümsedim. En azından halka çektirdikleri acının bir azını onlar da tadıyordu.
Tüm olaylara rağmen o büyülü ortamı anlatmak istiyorum; Gerek Beşiktaş’ta yönecilik yaptığım yıllarda gerekse iş için yurt dışına her gittiğimde, fırsat buldukça futbol maçlarına gitmeye özen gösterirdim. Dünyanın en önemli stadyumlarında maç seyretme şansım oldu. Tribünlerde otururken maçı seyretmekten çok etrafı seyreder, incelerdim. Niye bizim de böyle bir stadyumumuz yok diye hayıflanırdım.
8 nolu resim
Dün stadyumun turnikelerinden geçtikten sonra kendimi farklı bir dünyada buldum. Turnikeler ile tribünün bulunduğu alan arasındaki bölümün devasa duvarında, çok şık bir dizayn ile, Beşiktaş’ın bugüne kadar kazandığı kupalar yerleştirilmişti. Bu kupaları izleyerek tribünlere geçiliyor. Asıl şok da orada yaşanıyor! Bir anda kendinizi İngiltere’nin, Almanya’nın ya da İspanya’nın en önemli stadyumlarından birine gelmiş gibi hissediyorsunuz.
Maç boyunca kendimi İstanbul’da İnönü stadyumunda değil de Avrupa’nın önemli bir futbol kentine, deplasmana gitmiş gibi hissettim. Henüz stadyum içindeki bölümlerin tamamı bitmemiş ama bu haliyle bile açılması çok hayırlı olmuş. Seyircinin kurduğu baskı sayesinde hem rakibin oyunu bozuluyor hem de hakemler vermesi gereken kararları vermemezlik edemiyorlar; Seyirci uğultusu bir anda hakemi uyarıp, daha doğru karar vermesini sağlıyor.
9 nolu resim
İngiltere’de seyrettiğim maçlarda yapılan bir faullü hareketten ya da fantastik bir hareketten sonra seyircinin hep bir ağızdan “Ooo” nidası çıkartması beni hayran ederdi. Bu hep bir ağızdan dökülen nida sahadaki tüm futbolcular, hakemler ve teknik heyet için bir uyarı niteliğindedir. Dün gece Beşiktaş taraftarı da böyleydi. Öyle güzel zamanlarda, hep bir ağızdan “Ooo” çekiyorlardı ki, hakemlerin o pozisyonları görmezden gelmeleri mümkün değildi.
10 nolu resim
İnönü Stadyumunun açılış maçı Beşiktaş ile İsveç’in A.I.K. takımı arasında oynanmış ve bu stadyumdaki ilk golü de efsane başkan Süleyman Seba atmıştı. Kapanış maçındaki son golü ise Gençlerbirliği’ne karşı Holosko atmıştı. Yeni mabedimizin açılış golünü ise Gomez attı. Maçla ilgili başka bir ilginç rastlantı ise maçı yöneten ile veda maçını da yöneten hakemin aynı kişi, Barış Şimşek olmasıydı.
Böyle bir stadyumu Beşiktaş camiasına kazandıran Beşiktaş başkan ve yönetimine teşekkür borçluyuz. Bu teşekkür borcumuz eleştiri hakkımızı da ortadan kaldırmaz. Cumhurbaşkanı ve protokol için yapılan ilk açılış bence akıllıcaydı. Devlet ile taraftar karşı karşıya getirilmemiş oldu. Bu yüzden eleştirmeyeceğim. Eski yönetici ve Divan Kurulu üyesi olmam dolayısıyla ben de davetliydim, ama seyircisiz bir stadyum açılışını doğru bulmadığım için bu açılışa katılmadım. Onaylamadığın bir açılışa katılmazsın, olur biter.
11 nolu resim
Benim eleştirim açılış maçı programı ile ilgili. Bu maç öncesi öyle bir program yapılmalıydı ki, taraftarlar parklarda, kafelerde, birahanelerde vakit geçireceğine, erkenden gelip yeni mabedinde vakit geçirsin! Spor organizasyonlarında uzman bir şirket son derece özel ve eğlenceli bir program yapabilirdi. Hem de maliyeti konuşmaya bile değmeyecek bir fiyata halledilebilirdi. Bu eleştirimin de stadyumun nazar boncuğu olarak kabul edilmesini diliyorum.
Bu güzel geceden hatırlamak istemediğim şeyler de var. Polisin tutumu, gaz banyosu gibi futbol dışı olumsuzlukların yanı sıra Bursaspor teknik direktörü Hamza Hamzaoğlu ve Quaresma’ın anılarımın içinde kötü yerleri olacak. Hamza Hoca maçın birinci dakikasından itibaren hem futbolcuları hem de seyirciyi kışkırtmak için elinden geleni yaptı ve maçın son dakikalarında oyundan atıldı. Aynı şekilde Quaresma da, çok güzel bir performans gösterdiği bu çok önemli maçta, maç bittikten sonra kendini attırmayı başardı.
Beşiktaş’ın mabedi tüm Beşiktaşlılara ve “Beşiktaşlı değilim ama yükselenim Çarşı” diyenlere hayırlı olsun!