Darüşşafakalı Halit Ziya Yılmayan

0
763

“Her Darüşşafakalı aynı anadan babadan dünyaya gelmiştir.”
Halit Ziya Yılmayan, İmkansız Hayatlar

Ölüm haberi elektronik postalar ile cep telefonuma ulaştığında, bu haberi bir süredir bekliyor olmama ve kendimi bu acı habere alıştırmış olmama rağmen, bir an oturduğum yerde adeta dondum, kaldım. Elim kendiliğinden sigara paketime gitti. Sigaraya ağzıma götürdüğümde, Halit ağabey ile her karşılaştığımızda, sigarayı bırakmam için yaptığı nazik ve ölçülü uyarılar aklıma geldi. Ne kibar bir insandı Halit ağabey; sigarayı bırakmam gerektiğini söylerken bile cümlelerini ölçer, biçer, beni en az üzecek kelimeleri kullanarak uyarırdı.

Oturduğum yerden Halit abi ile olan anılarımı gözümün önüne getirmeye çalıştım. Kronolojik bir sıra izlemeden canlanan anılar arasında onu ilk tanıdığım günü aradım. Bulamadım. Muhtemelen O’nu ilk kez bir pilav gününde görmüşümdür. Ama ne önemi var ki; ben onu hayatımın her anında varmış gibi kabul etmiştim. Babamın ölümünden beri, ağız dolusu “Baba” diyebildiğim tek insandı. Ona her baba deyişimde bana sımsıcak sarılır, yanaklarımı öperdi. Bu ilişkiden kendime pay çıkartmayayım; Halit ağabey tüm Darüşşafakalıların babası idi. Sevgisini öyle eşit bölüştürürdü ki, herkes aslan payının kendisine ait olduğunu zannederdi.

Halit ağabeye ilişkin en eski anım 80’li yılların ikinci yarısına dayanır. Levent’teki ofisimde bir öğle sonrası sekreterim telefonla Darüşşafakalı iki beyefendinin beni ziyarete geldiğini söylediğinde bir anda rahmetli Cihat Örge ve Halit ağabeyleri karşımda bulmuştum. Gözlerinde nedenini anlayamadığım bir sevinç ve hallerinde tatlı bir telaş vardı. Bir yandan benim vaktimi alıyor olmaktan dolayı huzursuz oluyor bir yanda da Darüşşafakalılar Derneği hakkında beni bilgilendirmeye çalışıyorlardı. Amaçları, dernek vasıtasıyla Darüşşafakalıların bağlarını sıklaştırmaktı. On beş dakikayı geçmeyen sohbetimiz esnasında, sadece sınıf arkadaşlarımla olan Darüşşafakalılık bağının yetmediğine beni ikna ettiler.

Bu ziyaretten birkaç ay sonra beni telefonla arayarak, bir akşamüstü derneğe davet ettiler. O akşam başka bir randevum olmasına rağmen, telefondaki tatlı ve ısrarcı sese hayır diyemedim. Değişik dönemlerden pek çok Darüşşafakalı dernekte toplanmıştı. Halit ağabeyin tereyağlı kuru fasulye ve pilavını ilk kez o akşam yemiştim. Başta Cihat ağabey ve Halit ağabey olmak üzere bizden önceki kuşağın temsilcileri bizlerden derneğe sahip çıkmamızı istiyorlardı. Bir süre sonra bizim kuşaktan Cem Kızılçeç ağabey beni arayarak Kuruçeşme’de bir lokale davet etti. Bu toplantıya bizim dönemlerden Darüşşafakalılar katılmıştı. Toplantının konusu tahmin ettiğim üzere Darüşşafakalılar Derneği idi. Bu toplantıda Darüşşafakalılar Derneğine destek olmak ve yaşatmak için yaşlı ağabeylerimizle işbirliği yapmak kararı alındı.

İyi ki o toplantıya katılmışım. İyi ki bana yapılan daveti angarya görmeyip, dernek yönetimine girmişim. İsimlerini eksik hatırlayabilirim; bizim dönemlerden Harun Yılmaz, Beşir Özmen, Hüseyin Demir, Cemal Küçüksezer, Muhittin Uzal ve ben, yaşlı ağabeylerden ise Cihat Örge, Halit Ziya Yılmayan, Nusret Altınkaya, Galip Kaynak ve diğer ağabeylerden oluşan bir yönetim kurulu oluşturduk. Toplantı yaptığımız çarşamba akşamlarını iple çekerdim. İnanılmaz derecede üretken toplantılardı. Değişik kuşaklardan oluşan bu topluluk müthiş bir sinerji yaratmış, derneği hızla geliştirmiş ve üye sayısını hızla artırmıştı. Bu üretkenliğimizin en büyük nedeni Cihat ve Halit ağabeylerin bize aşıladığı Darüşşafaka sevgisi idi. Hayatımın en değerleri anıları bu ağabeylerimle birlikte çalıştığım yıllara aittir. İyi ki onları tanıma şansına sahip olmuşum.

Halit ağabeyin benim için ağabeyden öte bir baba olduğunu yazmıştım. Kendisi ile sadece Darüşşafakalıların olduğu ortamlarda buluşmazdık. Her fırsatta telefonlaşır, uygun bulduğumuz zamanlarda ise buluşur sohbet ederdik. Çoğunlukla da o beni arardı. Özellikle her bayram öncesi, bu kez ben ondan önce arayacağım diye düşünmeme rağmen, yine benden önce davranır, beni mahçup ederdi. Her defasında da, ‘sizler meşgulsünüz, iş adamısınız, ben emekliyim, tabii ki ben arayacağım’, der ve mahcubiyetimi fark etmeden artırırdı.

Sevgisi o kadar büyük, o kadar içtendi ki, bu sevgi sadece Darüşşafakalıları sarıp sarmalamaz, onların ailelerini ve yakın çevrelerini de içine alırdı. Eşimi kızı, çocuklarımı torunu olarak kabullenmişti. Her telefonda önce, ‘Gelinim nasıl? Torunlarım iyiler mi?’ diye sorduktan sonra benim hatırımı sorardı. O benim çocuklarımın ‘Halit dedesi’ idi. Ailemizin en sevilen fertlerinden biriydi. Birkaç yıl önce, bizim sınıftan birkaç arkadaşla, sınıf arkadaşımız Adnan Şenel’in oteline gitmeye karar vermiştik. Ailecek yapacağımız bu geziye Halit ağabeyi de davet etmiştim. Sanırım 6 ya da 7 aile idik. Tatil boyunca hepimizin babası olmuş, bizleri ve çocuklarımıza kol kanat germişti. Rahmetli babamla hiç birlikte tatil yapma imkanım olmamıştı. Halit ağabey hep eksikliğini hissettiğim bu duygularımı gidermiş, bir baba-oğlun birlikte tatil yapmasının keyfini bana yaşatmıştı. Bir yanımda ailem, kardeşlerim, bir yanımda babam: Hayatımın en güzel tatillerinden biriydi o tatil.

Birkaç yıl önce okul yönetiminden aldığım bir davet ile öğrenci kardeşlerimle sohbet toplantısına katılmıştım. Toplantıda öğrenci kardeşlerimden biri benden ‘Darüşşafakalılığı’ tanımlamamı istemişti. Onlara, “Bir Çarşamba günü Ortaköy’deki derneğe gidin. Orada Halit Ziya isimli bir ağabeyimiz var. Elini öpün ve sohbetini dinleyin. İşte o ağabey Darüşşafakalılık tanımının tam kendisidir” demiştim. Darüşafakalılık için Halit Ziya Yılmayan’dan başka tarife gerek var mı?

Halit ağabeyi tek bir tanım içine sığdırmak haksızlık olur. Sahip olduğu özellikler, pek çok tanımın atfedilmesini gerektiriyor. Darüşşafakalılığının yanı sıra öne çıkan özelliklerinden biri de, kaybolmaya yüz tutmuş bir özellik olan, ‘İstanbul Beyefendiliği’ idi. Saygılı oluşu, kibarlığı, mütevazılığı ile tam bir İstanbul beyefendisi idi. Yaz günü bile taktığı kravatı, hiç açılmayan ceketinin düğmesi, uzun yıllardır yalnız yaşıyor olasına rağmen giysilerinin temizliği ve jilet gibi ütülü pantolonu ile asaleti ilk görüşte insanı etkilerdi. Ya sohbeti, özenle seçtiği kelimeler, yerinde yaptığı iltifatlar, karşısındakini onore eden üslubu? Günümüzde kaç kişinin sahip olduğu özellikler bunlar?

Halit abime çok yakışan bir başka tanım ise bence onun ‘İnsan-ı Kamil’ olmasıdır. Bildiğiniz üzere Halit ağabey Bektaşi idi. Alevi-Bektaşi inancında insani gelişimini tamamlamış kişilere ‘İnsan-ı Kamil’ denir. İnsan-ı Kamiller ölmezler, Hakk’a yürürler. Işık olup, Tanrı ile bütünleşirler. Halit Ziya ağabeyim de Hakk’a yürüdü. Yolun ışık, ruhun ışık olsun Halit ağabey! Seni çok özleyeceğim.

Not: Halit ağabey kadınlara çiçek vermeyi çok severdi. Her anneler gününde ve kadınlar gününde telefonla beni arar ve kendisi adına eşime çiçek götürmemi rica ederdi. Bugün anneler günü ve senin adına eşime çiçek aldım Halit Ağabey. Yaşadığım sürece de, her anneler gününde, her 8 Mart’ta senin adına eşime çiçek götürmeye devam edeceğim.

 

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here