En son yazım bir hafta önceki Beşiktaş-Fenerbahçe maçının yorumuydu. Bir hafta boyunca yazacak ne çok şey birikmiş. Son günlerde Beşiktaşlı yöneticilerin basın açıklamaları zehir zemberek. Son noktayı Başkan Demirören koydu ve taraftarın gönlüne taht kurdu. Beşiktaş taraftarı eskiden beri Beşiktaş yöneticilerinin haksızlıklar karşısında sessiz kalmalarını hazmedememektedirler. Yıldırım Demirören’in FB yönetimine verdiği cevabı alkışlarla karşıladılar. Ancak bu tonda yapılan açıklamalar bir ölçüye kadar etkili olur. Her açıklamada aynı ton kullanılırsa etkisini yitirir. Demirören uzunca bir süre bu tonda açıklama yapmamalıdır.
FUTBOLCULARINA SAHİP ÇIKAN YÖNETİM
Yıldırım Demirören, Carew ve Emre’ye sahip çıkacaklarını söyledi. Bence de sahip çıkılmalıdır. Özellikle Carew’e iyi sahip çıkılmalıdır. Zira Carew’in sahada yaptıkları bence profesyonellik sınırları içindeydi. Van Hoijdonk’un suratına tokat atar gibi yaptığı hamleyi hangimiz yakın arkadaşlarımıza yapmıyoruz ki? Bu hareket yakın arkadaşların birbirini kızdırmak için yaptıkları bir harekettir. Hakem de maç içinde böyle değerlendirdiğinden Carew’e kart göstermedi. Tam tersine, bu olayı çarpıtıp meslektaşının kart görmesi için çabalayan Van Hoijdonk’a kartını gösterdi. Emre’ye gelince; Hayatta herkesin bir kez hata yapma lüksü vardır. Ama aynı hata ikinci kez tekrarlanınca affedilmez boyuta gelir. Bu satırlardan sakın ola ki Emre’nin hareketini hoş gördüğüm anlamı çıkarılmasın. Emre, Nobre’nin ağır tahriki sonucu bu hareketi yapmıştır. Bu hareketinden dolayı da makul bir ceza almalıdır. Ama Pascal Nouma gibi idam edilmemelidir. Pascal’ı, Lucescu istemiyordu. Yönetim ise bu işi tazminat vermeden çözmek istiyordu. Fenerbahçe maçında golden sonra yaptığı hareket Yönetim’e bulunmaz bir fırsat sundu ve Nouma’nın ipi çekildi.
BEŞİKTAŞ FORMASI KUTSALDIR
Yazımın son bölümünü taraftara ayırdım. Beşiktaş taraftarının büyüklüğü UEFA tarafından da tescil edildi. UEFA’nın resmi internet sitesi maçla ilgili haberinde, taraftarlarımızın desteğine vurgu yaparak, “Beşiktaş, durmak bilmeyen taraftarı ve hafta sonu 2-1 kazandığı Fenerbahçe maçının moraliyle karşılaşmaya çok iyi başladı,’’ yorumunda bulundu. Ancak bu büyük taraftarın “Beşiktaşlı olunmaz, Beşiktaşlı doğulur” diye başlayan sloganı çok canımı sıkıyor. Bu slogan Lig’in başında Beşiktaş’ı karıştırmak isteyen bazı “sözde” Beşiktaşlı spor yazarlarının kışkırtmaları ile ortaya çıktı. “Beşiktaş’ta ruh kalmamış, FB ve GS’nin istemediği futbolcular ile toplama takım kurulmuş,” savı ile Beşiktaş forması giyen Ali Güneş, Mustafa Doğan, Okan Buruk, Tayfun Korkut gibi futbolcular, hedef tahtası hâline getirildiler. Taraftarımızda bu tuzağa düşerek söz konusu futbolculara cephe aldılar. 18.08.2004 tarihli yazımda bu konuyu işlemiş ve özetle bu futbolculara sahip çıkılması gerektiğini vurgulamıştım. Bu futbolcular beni yanıltmadılar. Gaziantep maçında küfürlerle soyunma odasına yolladığımız Mustafa Doğan, Fenerbahçe maçında gösterdiği üstün performansın yanı sıra bir de gol atarak galip gelmemizi sağladı. Okan, Emre ve Ali Güneş’in performansı ortada; Ali Güneş bu sene hem Lig’de hem de UEFA kupasında çok kritik anlarda attığı gollerle takımı rahatlattı. Bu çocuklar kutsal Beşiktaş formasını giydikleri sürece dibine kadar Beşiktaşlıdırlar. Onları taciz etmeye kimsenin hakkı yoktur. Gelin bu slogandan hep birlikte vazgeçelim.