Bükreş’e ilk gidişimde havaalanına indiğimde diğerlerinden farklı bir “eski sosyalist başkent” göreceğimi hemen hissettim. Paris, Londra, Amsterdam gibi görkemli olmasa da her hali ile Batılı bir havaalanı görünümü hemen dikkati çekiyor. Bugüne kadarki seyahat tecrübelerime dayanarak ilk gittiğim şehir hakkındaki imajım havaalanında oluşmaya başlıyor. Tecrübelerimden çıkarttığım ders; bir ülkenin gelişmişliğinin ölçüsü, havaalanı polisinde harcadığı zamanla doğru orantılı. Azgelişmiş ve kültürel olarak geri kalmış ülkelerin havaalanlarında polis ve gümrük işlemleri için saatler harcarken gelişmiş ülkelerin havaalanlarından elinizi kolunuzu sallayarak çıkıyorsunuz. Bükreş havaalanında elimi kolumu sallayarak çıkmasam da kendi ülkemde harcadığımdan daha az zamanda çıktım. Bükreş polisi oldukça nazik ve eğitimli. Türklerden vize talep edilmediğinden yaklaşık iki dakika içinde polis işlemlerim halloldu.
Romanya Türk vatandaşlarından vize istemiyor. Eğer pasaportunuz varsa Ankara’ya gider gibi uçağa atladınız mı ver elini Bükreş! Üstelik son yılarda Tarom Havayollan’nın kalitesini artırması ve THY ile rekabetinden dolayı fiyatlan oldukça ucuzlamış. THY’nin fiyatlan Tarom’dan daha ucuz, gidiş-dönüş toplam 250 dolar. Bence yol parası ve otel masrafinı denkleştirebilen herkesin mutlaka görmesi gereken bir kent. Kendinize iş yaratamasanız da atlayın uçağa, iki gün kalın ve dönün. Çok büyük keyif alacağınızın garantisini ben veriyorum.
Havaalanından gideceğiniz otele gönül rahatlığıyla taksi tutabilirsiniz.
Çünkü taksilerin büyük çoğunluğunda: taksimetre var. Önemli olan taksiye bindiğinizde taksimetreyi açtırabilmeniz. Aynca gündüz tarifesini açtırdığınızdan da emin olmalısınız. Bu iki nasihatımı unutmazsanız keyifli ve ekonomik bir seyahatle otelinize yaklaşık 20 dakikada ulaşabilirsiniz. Bükreş’te bir sürü 5 yıldızlı otel mevcut. Bunların en itibarlı olanı, Türklerin işlettiği Majestik. Bu otelin namı, Clinton’un Bükreş’i ziyaretinde bu otelde kalmış olmasından kaynaklanıyor. Ayrıca Bükreş’te iş yapan Türk işadamlarının da en çok tercih ettiği otel olma özelligini taşıyor. Türkler bu otelde kendilerini evlerinde hissediyor. Personelin çoğu da Türk olduğundan otel içindeyken kendinizi Türkiye’nin başka bir kentine gitmiş gibi hissediyorsunuz. Ancak öyle elinizi kolunuzu sallayarak, “Ben geldim” diyerek bu otele gidemezsiniz. En az bir ay önceden rezervasyon yapmanız gerekiyor. Otel, hemen hemen her mevsim dolu. Ancak diğer oteller de kalite ve servis açısından bu otelden geri kalmıyor. Herhangi bir Avrupa kentindeki iyi bir otelde aldığınız tüm hizmetleri Bükreş’teki otellerin büyük çoğunluğunda alabiliyorsunuz.
Karpatlar’a 100 kilometre
Romanya, toplam 237 bin metrekarelik yüzölçümüyle Avrupa’nın ingiltere’den sonra en büyük ülkesi. 23 milyonluk nüfusuyla da Avrupa’nın en kalabalık 10 ‘uncu ülkesi. Başken Bükreş ise oldukça yaşlı bir şehir. Şehrin kuruluşu 500 yıl öncesine dayanıyor. Bükreş, coğrafık olarak Dambovita vadisinde, Eflak ovasında kurulu. Şehir, ünlü Karpatlar’a 100, Tuna nehrine ise 50 kilometre uzaklıkta. Dümdüz bir ovada kurulmuş olması nedeniyle hemen hemen hiçbir yokuşa rastlayamıyorsunuz. Tüm eski sosyalist başkentler gibi son derece planlı imar edilmiş bir şehir. Son derece geniş cadde ve bulvarları, devasa büyüklükteki meydanlan, düzenli işleyen metrosu ile Bükreş, “Bir zamanlar sosyalisttim ve sosyalistlerce imar edildim” diye avaz avaz bağırıyor. Sosyalizm’in en başarılı olduğu işlerin başında herhalde şehir planlama, kültürsanat ve spor geliyordur.
Bükreş’teki ana bulvarlar, şehrin kuzeyindeki Zafer Anıtı’ndan güneyindeki Hükümet Meydanı’na doğru planlanmış. Bu bulvarı doğudan batıya doğru çok geniş caddeler kesmekte. Şehrin en prestijli caddesi olan Victorei Avenue’da birçok büyük firmanın merkezi yer almasına rağmen halen önemli ölçüde mesken olarak kullanılan son derece şık apartmanlar bulunmakta. Ülkenin en zengin insanlarının oturduğu bu apartmanlar gerek mimari, gerekse bakımlılığı açısından gerçekten çok etkileyici bir görünüm sunmakta. Bu caddenin sonunda ise günün tüm yorgunluğunu atıp spor yapabileceğiniz Cismigu Parkı yer almakta. Victorie Avenue’dan 5 dakikalık bir yürüyüşle Magheru Bulvan’na ulaşabilirsiniz. Hemen hemen tüm havayolları şirketleri, turizm acentaları, önemli oteller ile sinema ve tiyatrolar bu bulvar üzerinde bulunuyor. Burada çok hoş vakit geçirmeniz mümkün.
Zengin mutfak kültürü
Bükreş’te görmenizi tavsiye edeceğim yerlerden biri de parlamento binası. Bu bina eski devlet başkanı Çavuşesku ve ailesi için yapılmış bir saray. Pentagon’dan sonra dünyanın en büyük binası. Binanın toplam yüzölçümü 360 bin metrekare. İç dekorasyonu son derece etkileyici. Binanın hemen önünde inanılmaz büyüklükte bir meydan ve bu meydanı takiben son derece geniş bir bulvar yer almakta. Bu bulvar üzerinde son derece şık binalar yapılmış Binaların özelliği, tümünün aynı mimari özellikte inşa edilmiş olması. Çavuşesku’nün niyeti bu bulvara devletin ileri gelen bürokratlarını yerleştirmek ve sarayından bu bulvar vasıtasıyla tüm Bükreş’i görebilmek imiş. Aynca sarayının önündeki devasa meydana zaman zaman halkını toplayıp onlara buradan hitap etmeyi planlıyormuş. Ancak “zavallı” Çavuşesku birgün hitap etmek için bu meydana topladığı halkı tarafından alaşağı edilmiş.
Bükreş’te her türlü Avrupa markasını bulabilmeniz mümkün. Kısa zamanda Tekstil’den gıdaya, otomotivden turizme kadar Avrupa’nın tüm devleri bu ülkeye akın etmiş. Alışveriş yapmak için en uygun cadde Unirii Plaza’nın yer aldığı cadde. Bu caddeye en yakın olan Lipscani Caddesi’nde ise yerel seramik, cam ve teksil konusunda el sanatlan ürünlerini bulabilirsiniz.
Bükreş’te tüm Avrupa mutfağını bulabileceğiniz gibi Çin, Hint ve Uzakdoğu mutfaklarını da bulabilirsiniz. Hint mutfağından hoşlananlara şiddetle Tandoori Restorant’ı öneriyorum (4 Budai, Delenau Street Tel: 335 42 46). Otantik bir ortam arayanlar ise Casa Vemescu’yu tercih edebilirler (133, Calea Victorie Tel: 659 26 54). Bükreş’te gece hayatı ise oldukça renkli hemen her otelin casinosu mevcut. Birçoğu da Türkler tarafından işletiliyor. Gece klüpleri ve diskotekler için kaldığınız otelin tavsiyelerini dinlemekte yarar var. Otelin resepsiyonunun rezervasyonu ile gittiğiniz gece klübü ve barlarda daha az kazıklanıyor ama güvenli bir gece geçirebiliyorsunuz. Bar deyince aklıma geldi. Bükreş’e gidince The Dubliner Irish Pub’a gitmemek olmaz. Akşam yemeğinden önce aperitif almak ve yeni insanlarla tanışmak için ideal bir yer (18 Titulescu Bulvarı, Tel: 222 94 73).
Bükreş’te 3 bine yakın Türk şirketi var. Ancak bu şirketlerin hepsi aktif olarak faaliyette değil. Bir zamanlar Romen Hükümeti yabancı sermayeyi ve özellikle Türk işadamlarını çekebilmek için kurulan yabancı firmalara bir sürü imtiyazlar tanımış. Bu imtiyazlardan yararlanmak isteyen birçok uyanık Türk Romanya’da şirket kurmuş. Bunların çoğu küçük sermayeli şirketler. Şimdilerde bu şirketler çok kıymetli. Zira Romen Hükümeti ilk yıllarda verdiği imtiyazlann çoğunu kaldırmış. Ama eski kurulan şirketler hukuktaki “kazanılmış haklar” prensibinden dolayı imtiyazlı olmaya devam ediyorlar.
Dolayısıyla Romanya’da yeni şirket kurmaya gelen herkese çok yüksek ücretlerle bu şirketler satılmaya çalışılıyor.
Şirket kurmak çok kolay
Romanya’da şirket kurmak oldukça kolay 10 bin dolar sermaye getiren herkes yaklaşık 40-45 gün içinde şirket kurabiliyor. Devlet yabancıların şirket kuruşunu kolaylaştırmak için uzmanlar ve hukukçulardan oluşan, yabancılara danışmanlık hizmeti veren ve istendiğinde kuruluş hizmetlerini yürüten son derece modern bir büro oluşturmuş. Bu büroda her konuda danışmanlık hizmetini (devlet kurumu olmasına rağmen, vergi kaçırma yollan dahil) 5 dolara alabilirsiniz. Şirket kurma ücreti ise masraflar dahil yaklaşık 150 dolar. Romanya’da şirket kurmanın en zor koşulu ofis bulabilmek. Burada bir tavukyumurta paradoksu ile karşılaşıyorsunuz. Şirket kurabilmek için mutlaka adres ve kontrat göstermeniz şart. Oysa Büro kiralamak için kurulu bir şirketinizin olması gerekiyor. Aksi taktirde kontrat imzalayamıyorsunuz. Dolayısıyla bu sorunu aşabilmek için bahsettiğim bürodan hizmet almanız son derece gerekli.