“Öldüğümde mezar taşıma şöyle yazsınlar: Aşk ve sekse dair öyle çok yazdı ki bunları yaşamaya zamanı kalmadı.”
Bu sözler Ahmet’in kendine yapmayı sevdiği şakalardan biriydi.
Ahmet’le Fındıklı’dan mahaller arkadaşıyız. Yaşıt olduğumuzdan aynı yıl okula başlamıştık. Şanslıydık; mahallemizdeki Namık Kemal İlkokulu dönemin iyi sayılan okullarından biriydi. Mezunları iyi liselerin sınavlarını kazanırlardı. Ahmet Sankt Georg Avusturya Lisesi’nin, ben ise Darüşşafaka Lisesi’nin sınavlarını kazanmıştık.
Lise yıllarımızda, her ikimiz de sosyalist hareketin sempatizanı olmuştuk. Arada sırada siyasi tartışmalar yapsak da, ben daha sekter olduğumdan, Ahmet’i “pasif bir kolejli” olarak küçümserdim.
Üniversitede yolumuz pek kesişmedi. Ama birbirimizden bir şekilde haberdar oluyorduk. Ahmet’le yollarımız iş dünyasında tekrar kesişti. O, çok önemli bir reklam ajansında çalışıyor, ben ise reklam ajanslarının en çok ihtiyaç duyduğu verileri üreten AGB Anadolu şirketinde.