FUTBOL ENDÜSTRİSİNDE ÖZKAYNAK DÜZENİ
Yurt Gazetesi 07 Haziran 2015
Türkiye’de futbolun endüstrileşmesi süreci, profesyonelleşme sürecine koşut olarak gelişmiştir. Ülkemizde 1880’li yıllarda başlayan futbol serüveninde ilk profesyonel hareket, futbol sahalarının kiralanması ile başlamıştır. Bu profesyonelleşme süreci, 1900’lu yılların başında, iyi futbolculara el altından ödenen küçük transfer ücretleri ile devam etmiş, daha sonra ise futbolcu ve kulüplerin profesyonelliğe geçmesi ile yükselmiştir. Yayın kuruluşlarının ve pazarlama dünyasının futbola gösterdiği ilgiyle doruğa ulaşmıştır.
Bu endüstrinin temel elemanları nedir?
Öncelikle endüstrinin piyasaya sunduğu nihai üründen başlayalım; bu ürün, yaratılan takımın aldığı sonuçlar ve elde ettiği başarıdır. Yaratılan takım ve teknik heyet ise, bu endüstrinin girdileridir. Ne kadar dengeli, adanmış ve yetenekli futbolcularınız olursa ve geminin kaptanı ne kadar bilgili ve tecrübeli olursa o kadar başarılı olursunuz.
Ürününüz başarılıysa üç temel geliri; maç günü gelirleri, yayın gelirleri ve pazarlama gelirleri de yüksek olur. Bu yüksek gelirleri nasıl kullandığınız da çok önemlidir. Futbolcu transferi politikanız başarınızı belirleyecek en önemli faktörlerden biridir.
Başarılı bir transfer politikası yürütmek için değişik alternatif vardır;
– Pahalı transferler yaparak iyi bir takım yaratmak, (Real Madrid Los Galacticos Örneği)
– Sadece Özkaynak Düzeninden gelen oyuncularla iyi bir takım yaratmak (Ajax örneği)
– Özkaynak Düzeninden gelen futbolcuları iyi transferlerle harmanlayarak bir takım yaratmak. (Barcelona örneği)
Bence en etkili yöntem, en son belirttiğim alternatiftir.
Futbolun temel girdisi futbolcusu ise, sürekli transfer (ithalat) yaparak dengeli bir ekonomik model yaratamazsınız. Bu endüstrinin girdilerini üretemezseniz, ithalat ile yola devam ederseniz, kısa süreli başarılar elde edebilirsiniz. Bu başarıların maliyeti ise, bilançonuzun terse dönmesi ve bütçe açığın geometrik olarak büyümesidir.
Türk futbolunun bugün geldiği nokta budur.
Türkiye Süper ligine bir göz atalım; Bu ligde mücadele eden 18 takımın kadrosundaki toplam oyuncu sayısı 450’yi buluyor. Bu sezon Süper Lig’de 139 yabancı oyuncu mücadele ediyor. Geriye Türk statüsünde oynayan toplam 311 oyuncu kalıyor. Yani oranlarsak, ligimizdeki futbolcuların %30,8’i yabancıdır. Mevcut 311 Türk oyuncunun 94’ü Avrupa yetişmiş ve Türkiye’ye getirilmiş futbolculardır. Bu oyuncuları da ‘ithalat’ kapsamına alabiliriz. Böylece Süper ligimizde oynayan ‘yerli’ oyuncu sayısı 217’ye düşer. Yani ligimizde oynayan 450 lisanlı futbolcunun sadece %48,2’si bu ülke topraklarında yetişmiştir.
Süper ligde top koşturan, Türkiye’de yetişmiş bu 217 futbolcunun önemli bir kısmı da forma şansı bulamıyorlar. İlk on birde oynayan futbolcuların önemli bir kısmı yabancılar ve yurtdışından gelenlerden oluşuyor. Milli takımda da durum farklı değil; Milli takımın önemli bir kısmını yurtdışından ithal edilmiş futbolcular oluşturuyor. Bununla da yetinmeyip, yabancı futbolcuların bazıları devşirilip, Türk statüsünde oynatılıyor.
Türk futbolunun hem kulüpler bazında hem de milli takımlar bazında başarısızlığının temel nedeni, kendi ülkesinde futbolcu yetiştirememesidir. Sürekli ithalat yapılmaktadır. Bu ithalatın sonucunda bütçe açığı büyüdüğünden, kulüpler çok kaliteli yabancı oyuncu transferi yapamamaktadırlar. Oysa yeterince yerli oyuncu yetiştirilebilse, her sene 5-6 vasat yabancı futbolcu ithal edilmek zorunda kalınmaz, bu futbolculara ödenen ücretlerle, çok kaliteli bir ya da iki futbolcu alarak uluslararası arenada çok daha başarılı olunabilir.
Beşiktaş’ı örnek olarak alalım; 27 kişilik kadroda 19 Türk futbolcu bulunuyor. Bu 19 futbolcunun 10’u yurt dışından ithal edilmiş. Türkiye’de yetişmiş futbolcu sayısı ise sadece 9’dur. Bu 9 Türk futbolcunun ise sadece 4’ü Beşiktaş Özkaynak Düzeninden yetişmiştir. Bu isimler; Kaleci Enes Fidayeo, Ümit Karael, Atınç Nukan ve Necip Uysal’dır. Özkaynak Düzeninden yetişen bu dört oyuncudan ilk on biri zorlayan tek isim ise Necip’tir.
Acaba, genç nüfusu pek çok gelişmiş ülkenin ağzını sulandıran, ülkemizde yetenekli sporcu kıtlığı mı var?
Kesinlikle hayır!
Uluslararası spor müsabakalarında Türkiye’nin gençlik karnesi hiç de kötü değildir. Aklıma gelen bazı örnekleri paylaşayım; UEFA Avrupa 17 yaş altı futbol şampiyonasında Türkiye 1994 ve 2005 yıllarında şampiyon olmuştur. Aynı turnuvada 2008 ve 2010 yıllarında yarı finalist oldular. FIFA U-17 Dünya Kupasından gençlerimiz 2005 yılında 4’üncü oldular.
Bu takımlardan kaç oyuncumuz A Milli takımına yükselebildi? Bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda gencimiz Süper Ligde forma giyme şansını yakaladılar.
Trabzon Erdoğdu Lisesi, Dünya Liseler Arası Futbol Şampiyonası’nda Dünya birincisi oldu. Bu büyük başarı maalesef basınımızda hak ettiği yeri alamadı. Bu şampiyon takımdan kaç futbolcunun Trabzonspor’da ya da Süper Lig takımlarında forma giyeceğini merak ediyorum.
Basketbol ve diğer spor branşlarımızda da durum farklı değil. 2013 yılında Genç Erkekler Avrupa Basketbol şampiyonu olan gençlerimizin kaçı TBL’de oynayan kulüplerde forma giyiyor?
Demek ki ülkemizde, yetenekli sporcu gençlerimiz mevcut. Ama biz onları sadece bir yere kadar taşıyabiliyoruz. Taşıyabildiğimiz seviye ise gençlerin yeteneğinin öne çıktığı seviyedir. Bir sonraki seviye ise, daha üst düzey bir sistem ve eğitim gerektirmektedir. Mevcut Özkaynak Düzenlerinin başına getirilen emekli futbolcular ne bu sistemi kurabilecek ne de modern futbolun gerektirdiği eğitimi verebilecek donanımda değildirler. Kulüpler eski futbolcularına ‘vefa’ göstermek ve onlara istihdam yaratabilmek için, donanımlarına bakmadan Özkaynak düzeninde görevlendirmektedirler.
Dünya’daki futbol ligleri aslında ülkenin yönetim modelinin bir yansımasıdır. Ülke nasıl yönetiliyorsa futbol endüstrisi de öyle yönetilir. Türkiye, 1980’li yıllarda gümrük duvarlarını önemli ölçüde kaldırarak, tarımsal üretimden vaz geçmiş, montaj sanayiini model almıştır. Bir zamanlar tarımsal gıda ihracatçısı olan Türkiye, şimdi en temel gıda maddelerini bile ithal eden bir ülke haline gelmiştir. Futbol endüstrisinin de ithalata dayanan bir model ile yönetilmesi kaçınılmazdır.
Bu durumda yapılması gereken en önemli hamle Özkaynak Düzeni yatırımlarıdır. Ancak, Özkaynak Düzeninden yatırımlarından sadece tesisleşme anlaşılmamalıdır. Güzel çim sahalar, modern kamp tesisleri yapmak elbette son derece gereklidir. Ancak bu tesislerde verilecek eğitim sistemi ve görev yapacak eğitmenler çok daha önemlidir.
Türk futbol endüstrisinin Özkaynak Düzeni anlayışı da, ülkenin genel yönetim anlayışından farklı değildir. Her ile bir üniversite açarak eğitim reformu yaptığını zanneden zihniyet, futbolda da hâkim düşünce biçimidir. İçinde yetişmiş öğretim görevlilerinin bulunmadığı üniversiteler nasıl sadece diplomalı işsizler yetiştiriyorsa, futbol endüstrimizin Özkaynak Düzenlerinden de sadece U17 ve U21’e kadar yükselebilen oyuncular yetişmektedir. Sonrasında ise pek çok sporcu, gelecek göremediği için futboldan soğumakta ve futbolu bırakmaktadırlar.
Öyleyse nasıl bir Özkaynak Düzeni gerekmektedir?
ÖZ kaynak düzeni için Türkiye’nin ayrı bir model oluşturma araştırmasına girmesi gerekmiyor. Avrupa’nın Özkaynak konusunda başarı sağlamış kulüpleri ile sağlanacak işbirliği anlaşmaları ile en uygun model hayata geçirilebilir. Çok uzağa da gitmeye gerek yok; Yurtdışından ‘ithal’ ettiğimiz 94 Türk futbolcusunun 65’i Almanya’da yetişiyorsa aradığımız model orada demektir.
Özkaynak Düzeni güçlü Alman takımları ile işbirliği içine girmek en mantıklı ve kolay yol olarak gözükmektedir. Almanya’da yaşayan Türklerin ilgisini çekmek ve taraftarları arasına katma olasılığı, bu işbirliğini Alman takımları için çok cazip hale getirebilir.
Peki, işbirliği modeli nasıl olmalıdır?
1)SİSTEM
Öncelikli sorun sistem sorunudur. Yukarıda verdiğim örneklerden de görüleceği üzere, futbol endüstrimizdeki sistem, gençlerimizi bir seviyeye kadar taşıyabilmekte ama daha üst seviyelere getirememektedir. Sistem; Özkaynak Düzeninden futbolcularının seçiminden başlayıp, futbolcuların bedensel gelişimi, okul eğitimleri, futbol teorik bilgisi, bireysel yeteneklerinin geliştirilmesi, takım oyununu kavramaları, istatistik bilgilerinin derlenip, değerlendirilmesi gibi pek çok faktörün, objektif ve bilimsel kriterlere göre yönetilmesidir.
İşbirliği yapılacak kulüpten kendi kullandıkları sistemi sıfırdan kurmaları talep edilmelidir.
2)EĞİTİCİ EĞİTİMİ
İşbirliği yapılacak kulüpten ikinci büyük beklenti ise, Özkaynak Düzeni hocaları yetiştirmeleri olmalıdır. Yurtdışından getirilecek hocaların Türk hocaları yetiştirmesi talep edilmelidir. Eski alışkanlıklarını sürdürmekte direnen emekli futbolculardan uzak durulmalı, tercihen spor akademilerinden temin edilecek gençlerin, hoca olarak yetiştirilmesi sağlanmalıdır. Bu eğitim bir kereliğine yapılmamalı, süreklilik kazandırılmalıdır.
3)FUTBOLCU EĞİTİMİ
Son olarak da işbirliği yapılacak kulübün Özkaynak Düzeni sorumluları ile uzun vadeli futbolcu eğitimleri hedeflenmelidir. Yetenekleri ile belli bir seviyeye kadar gelebilen gençlerin, kulüplerinin A takımlarında ve milli takımlarda yer alabilecek düzeye gelmesi sağlanmalıdır.
Yukarıda saydığım ilk iki madde için yapılacak her türlü harcama, futbol endüstrisinde çok önemli bir yatırım olarak değerlendirilmelidir. Bu yatırım uzun vadede kulüplerimizin mali bilançolarına artı değer olarak yansıyacaktır. Yetiştirilen futbolcular, transfer maliyetlerini düşüreceği gibi, ihtiyaç fazlasının satılması ve kiralanması ile elde edilecek gelirler ise önemli bir mali girdi olacaktır.
Yabancı kulüpleri için bu işbirliğini cazip hale getirmenin en önemli koşulu, talep edilen sistemin kuruluş masraflarını ve eğiticilerin ücretlerini istenen seviyede karşılamaktır. Bu konuda cimri davranılmamalı, eğitim masrafları hak edilen düzeyde ödenmelidir.
Bu işbirliğini karşı taraf için de cazip hale getirmek gerekmektedir. İşbirliği yapılan kulübün, bu işbirliğinden gelir elde etmesi de sağlanırsa uzun vadeli bir işbirliğinin temelleri atılmış olur. Bunun bir yolu da, işbirliği yapılan kulübü, Özkaynak Düzeninden yetişecek oyuncuların lisanslarına ortak etmektir. Böylece yetiştirilecek oyunculardan gelir etme beklentisi ile daha verimli bir işbirliği yaratılabilir.
En verimli Özkaynak Düzenine sahip olan Barcelona kulübü, Özkaynak Düzeninden yetişen oyuncuların mali katkısını ölçümlemek için şöyle bir hesaplama yöntemi oluşturmuş. Son 10 yılın verilerin kullanarak, zaman içinde A takımında yer alan her bir oyuncunun, genç takımlar sürecindeki maliyetini hesaplamışlar. Bu maliyetin üzerine tüm Özkaynak düzeni kategorilerinde oynayan oyuncuların toplam maliyetini de ekledikten sonra, A takıma yükselen oyuncu sayısına bölmüşler. Elde ettikleri oyuncu birim maliyeti 2 milyon Euro çıkmış. Yani, her A takıma çıkarttıkları oyuncunun maliyetini 2 milyon Euro’da tutarak transfer giderlerinde çok önemi tasarruf sağlamışlar. Barcelona’da oynayan futbolcuların astronomik bonservis değerlerini düşününce, 2 milyon Euro’ya mal edilmiş futbolcu çok ucuza kazanılmış futbolcu demektir. Türkiye’de bu maliyetler çok daha aşağılarda gerçekleşebilir.
Bu konuda en somut adımı Başakşehirspor kulübü atmıştır. 11 Şubat 2015 tarihinde Atletico Madrid kulübü ile birlikte yaptıkları basın toplantısında, bu iki kulübün ortak Özkaynak düzeni çalışması yapacaklarını açıklamışlardır. Göksel Gümüşdağ, bu işbirliğini şöyle açıklıyor, “ Atletico Madrid’le birlikte İstanbul Başakşehir Futbol Kulübü’nün Özkaynak düzeni paylaşımı, buradaki teknik adamların Madrid’e, Madrid’deki teknik adamların buraya gelmesi ve burada yaşıyor olması sağlanacak. Özkaynak düzeniyle ilgili bu evliliğimizi, bu birlikteliğimizi de zannediyorum mart ayının sonunda ya da nisan ayının başında bir imza töreniyle gerçekleştireceğiz.”
Ayrıca, bu projenin hayata geçmesi ile birlikte, yıl içinde farklı aylarda en az 10 oyuncunun Atletico Madrid’e gitmesi, antrenmanların yanı sıra orada okuması ve yaşaması hedefleniyor. Madrid’e gidecek oyuncuların gerekirse 1-2 yıl oranın Özkaynak düzeninde çalışması planlanıyor.
Bu işbirliği gerçekleşirse Türk futbol endüstrisi için gerçekten büyük bir adım atılmış olacak. Büyük takımların da vakit geçirmeden bu model üzerine gelecek planları yapma vaktinin geldiğine inanmaktayım.
Günümüzde, Türkiye’deki futbol kulüplerinin önemli bir kısmı günü kurtaracak çözümlerle boğuşmak zorunda kalmışlardır; kendi imkânları ile bu atılımı yapabilecek güçte değildirler. Kulüplerin Özkaynak Düzenlerini geliştirmeleri için TFF’nin destek ve teşviki çok önem kazanmaktadır. Özkaynak Düzeni yatırımları kesinlikle TFF’nin mali olarak da desteklediği bir ulusal program haline getirilmelidir. Bu program ivedilikle hayata geçirilmelidir. Zira, bugünden yapılacak Özkaynak Düzeni yatırımlarının getirisi en erken beş seneden sonra kulüplere geri dönecektir.
http://www.yurtgazetesi.com.tr/futbol-endustrisinde-ozkaynak-duzeni-makale,10236.html