08.11.2010
Beşiktaş 1 : 1 Kasımpaşa
Maçtan önceki puan durumu ve diğer verilere baktığımızda bu maçın Beşiktaş için çok önemli olduğu ortaya çıkıyor. Lider Trabzonspor 26 puana ulaşmış. Onun hemen altında 25 puanlı Bursaspor, 24 puanlı Kayserispor, 21 puanlı Fenerbahçe, 19 puanlı İ.B.Belediyespor ve 18’er puanlı Karabükspor ve Antalyaspor yer alıyor. Beşiktaş bu maçtan 3 puan çıkartsa bir anda 5. sıraya yükselip, zirveye ortaya olacak. Bu yükseliş hem moral olacak hem de şampiyonluk yarışından kopmamayı sağlayacak. Dolayısıyla bu maçtan mutlaka 3 puan çıkartmak gerekiyor.
Rakip Kasımpaşaspor ligin sonunda yer alıyor. Henüz bir galibiyetleri yok. On maçta 2 puan çıkartmışlar. Sekiz gol atıp, yirmisekiz gol yemişler. Yani ligin en çok gol yiyen takımı durumundalar. Kağıt üzerinde kolay bir rakip olarak duruyorlar. Beşiktaş’ın mevcut kadrosunu düşündüğünüzde bu takımı her koşulda yenmesi lazım. Ama Schuster sayesinde her şey kağıt üzerinde kalıyor.
Beşiktaş bugüne kadar 22 maç oynadı. Bu 22 maçın analizine yaparken Schuster’e hep kredi tanıdık. Önce takımı tanıması lazım, dedik. Oyuncuların yeni sisteme adapte olması lazım, dedik. Sakatları iyileşip takıma girmesi lazım, dedik. Hep Schuster’i koruyacak bahaneler üretmeye çalıştık. Ama maalesef, her kariyeri iyi yabancı hoca gibi Schuster de Türkiye’yi bir sömürge ülke statüsünde görüp, geldiği yerde yapamadığı, deneyemediği her şeyi Türkiye’de denemeye ve yapmaya çalışıyor.
Schuster’in futbolculuk ve hocalık kariyeri ona bu satırları yazarken beni oldukça utandırıyor. Schuster’e futbolu öğretmek haddim değil. Ama futbolla biraz ilgisi olan herkesin fark ettiği gerçekleri Schuster görmezlikten geliyor. Schuster bugüne kadar yaşanan başarısız sonuçlardan sonra sakatlıkların arkasına sığınıyordu. Dünkü maça çıkarken Beşiktaş’ın sakat olan as futbolcularının tamamı kadroda idi. Yani alınacak başarız bir sonuç için Schuster’in böyle bir mazareti kalmamış. Bundan sonrası onun sahaya süreceği kadro ve vereceği taktiğe kalıyor.
İlk yarıda Schuster’in kadrosuna bir göz atalım; Geri dörtlünün ortasın Ersan Gülüm ve İbrahim Toraman var. Sağ kanatta, uzun süredir oynamayan Erhan Güven, sol kanatta ise İsmail Köybaşı var. Onların hemen önünde Aurelio, Ernst ve Guti oynuyor. Bu üçlünün önünde Holosko ve Nihat, en ileride ise tek başına Bobo var. Yılmaz Vural ise, haddini bilen, klasik deplasman takımı anlayışıyla saha çıkmış; Dörtlü bir savunma, beşli orta saha ve ileride tek başına Ersen Martin. Belli ki Beşiktaş’ın orta sahada oyuunu bozup, kontra atakla gol arayacak.
Beşiktaş ilk 45 dakika boyunca tek bir gol pozisyonu bulamadı. Bırakın gol pozisyonunu, kaleye şut bile atamadı. Bunun birinci nedeni de Aurelio ve Erhan Güven’in kendine güvensizliği, sürekli yan pas yapıp takımın hızlı hucuma çıkmasını engellemesi idi. İkinci neden ise Nihat ile Holosko’nun geriye gelip, rakibin kalabalık orta sahası ile boğuşan Guti ve Ernst’e yardım etmemeleri idi. İlk yarı boyunca Kasımpaşaspor, orta sahada topa basarak Beşiktaş’ın topu ileri çıkartmasını engelledi.
İkinci yarıda Schuster, çok aksayan Aurelio’yu oyundan aldı. Bu olması gereken bir hamle idi. Ancak, Aurelio’nun yerine Quaresma’yı alması büyük hata idi. Zira, Quaresma’yı oyuna sokmak istiyorsa yapacağı değişiklik Holosko ile olmalıydı. Aurelio’yu çıkarttığında ise oyuna alacağı oyuncu Necip olmalıydı. Schuster’in bu yanlış tercihleri sonucunda, ikinci yarıda Beşiktaş’ın orta sahası iyice çöktü. Taraftarın gördüğü bu gerçeği göremeyen Schuster, ikinci bir yanlış yaparak Holosko’nun yerine oyuna Tabata’yı aldı. Bu değişiklikle, Beşiktaş’ın sahadaki dizilişi bir anda 4-2-4’e döndü. Bundan cesaretlenen Kasımpaşaspor daha çok Beşiktaş’ın üstüne gelmeye başladı.
Erhan Güven’in savunduğu sağ kanat rakip için bir koridora dönüştü. Oyunda kaldığı sürece Erhan ne ileri çıktı ne de ileriye doğru bir pas attı. Ayağına her top geldiğinde ye Aurelio’yu ya da Guti’yi aradı. Schuster bu acemi çocuğa tam 74 dakika sabretti Hilbert onun yerine girdikten sonra Beşiktaş atakları rakip kalede görülmeye başladı. Hilbert’e vıdı vıdı yapanlar da onun Beşiktaş için nederece yararlı bir oyuncu olduğunu gördüler.
Beşiktaş ilk şutunu 80. dakikada Quaresma ile attı. Beşiktaş’ın ikinci şutu ise, bir dakika sonra Ernst’ten geldi. İsmail’in yaptığı orta-şut karışımı vuruş ise golü getirdi. Schuster’in oynatmak istediği ve literatürde ‘total futbol’ olarak adlandırılan oyun türü şüphesiz bu değil. Ayrıca bu kadro ile de total futbol oynamak mümkün değil. Total futbol, on futbolcunun aynı anda hucumua çıkıp aynı anda savunma yapması demektir. Quaresma, Holosko, Nihat, Tabata ile hucuma çıkarsınız ama bu oyuncuları bir daha geride, savunmaya yardım edereken göremezsiniz. Bu oyuncuların oyun sitili ve fizik kapasitesi buna elvermez.
Schuster, modern futbolun güçlü orta saha ile oynandığının farkında değil diyeceğim ama kariyeri beni engelliyor. İspanya’da uzun yıllar hocalık yapmış birinin bu genel kuralı bilmemesi imkansız. Orta sahan güçlü ise hem kolay savunma yapar hem de hızla hucuma çıkarsın. Ama Beşiktaş’ın dünkü orta sahası bunu yapabilecek oyunculardan kurulmamıştı. Bu maçta kaçan 2 puanın tek sorumlusu Schuster’dir.
Maçın hakemi hakkında ise yazacak bir şey bulamıyorum. Onun için en güzel tanımlamayı Beşiktaş seyircisi, verdiği penaltı kararından sonra ,’Eyyamcı hakem’ diye bağırarak yaptı. Sarı kartlarında rakibe cimri, Beşiktaş’a ise bonkördü. Rakibe kart gösterirken, üç parmağını gösterip, “Bak, bu üçüncü oldu” diyordu. Bu işareti bile futbol kurallarını ne kadar ihlal ettiğini ve rakibe ne kadar ‘hoşgörülü’ davrandığını göstermektedir. Üç sarı kartlık faulden birini gösteriyorsan o takımı korumuş, ve on kişi kalmasını engellemiş olursun. Son zamanlarda Beşiktaş maçlarını yöneten tüm hakemler bunu yapmaya başaldı. Eskiden mahalle aralarında top oynanırken, 3 korner – 1 penaltı kuralı vardı. Şimdi de bu kural sarı kartlar için uygulanıyor.
Hakemler, Beşiktaş kötü oynarken daha çok üzerlerine geliyorlar. Nasıl olsa herkesin Beşiktaş’ın oynadığı kötü futbolu konuşup, onların hatalı kararlarını es geçeceklerini biliyorlar. Beşiktaş’ın artık bu gerçeğin farkında olması gerekir.
Maçın en iyileri bence başta Ersan Gülüm, İbrahim Toraman ve Ernst idi. Guti ise halen İspanya’daki gibi top oynamaya çalışıyor. Ama beraber oynadığı oyuncuların İspanya liginden olmadığının farkında değil. Dolayısıyla kafasındaki oyun kurgusunu bir türlü hayata geçiremiyor. Penaltı atışını yapması büyük hataydı. Fenerbahçe maçında attığı penaltı da zar zor gol olmuştu. Adana’da tek penaltı kaçırmamış olan Ersan’ın ya da Nihat’ın atması daha doğru olurdu. Gerçi bu penaltıyı Nihat kaçırsa neler olurdu, o da ayrı bir tartışma konusu.
Klasik değişle, artık önümüzdeki maçlara bakacağız(!)
Beşiktaş:1 – Kasımpaşa:1
08.11.2010
MAÇIN AYRINTILARI
Stat: Fiyapı İnönü
Hakem: Bülent Yıldırım, Muhittin Gürses, Ali Saygın Ögel, Kutluhan Bilgiç (4.)
Beşiktaş: Rüştü Reçber, İsmail Köybaşı, Nihat Kahveci, Bobo, Guti, İbrahim Toraman, Ersan Adem Gülüm, Holosko (Dk.57 Tabata), Fabian Ernst, Erhan Güven (Dk.74 Hilbert), Mehmet Aurelio (Dk.46 Quaresma).
Yedekler: Hakan Arıkan, Fink, Quaresma, Hilbert, Tabata, Necip Uysal, İbrahim Üzülmez
Teknik Direktör: Bernd Schuster
Kasımpaşa: Tolga, Luiz, Sancak, Barış, Özgür (Dk.60 Hüseyin), Tjikuzu, Nikolay (Dk.83 Sarmov), Yekta, Keller, Ersen Martin (Dk.80 İsa), Şahin
Teknik Direktör: Yılmaz Vural
Sarı Kartlar: Ersan Adem Gülüm (Dk.36), Quaresma (Dk.59), İsmail Köybaşı (Dk.76), Fabian Ernst (Dk.83)
Özgür (Dk.34), Tjikuzu (Dk.43), Barış (Dk.63) Kasımpaşa
Goller: 77. dakikada Kasımpaşa Ersan Martin’in golüyle 1-0 öne geçti.
85. dakikada İsmail Köybaşı’nın golüyle takımımız 1-1’lik eşitliği yakaladı.