Prensip olarak Beşiktaş’ın ligin başında teknik direktör değiştirmiş olmasını tasvip etmiyorum. Beş yılda beş teknik direktör değiştirmek istikrarsızlığın ana nedenidir. Aslında gitmesi gerekenler bu istikrarsız ortamı yaratan Beşiktaş başkanı ve yönetim kuruludur.
Ancak, Ertuğrul’un ayrılmasına da (ya da yollanmasına) üzüldüm diyemem. Bu duygumun pek çok nedeni;
1) İktidar partisi toplumun tüm kurumlarını ele geçirme çabasında. Futbol federasyonunu ele geçirdikten sonraki hedefleri futbol kulüpleri idi. İşe büyük kulüplerden başlamak istediler. Önce Trabzonspor Albayraklar tarafından ele geçirilmeğe çalışıldı. Sonra Ertuğrul Sağlam’ın Beşiktaş’a teknik direktör olması için Demirören sıkıştırıldı. (Bkz. 01.06.2007 tarihli “Ertuğrul Sağlam’ın Transferi ve Sinan Engin” yazım) Ertuğrul Sağlam istifa ettikten sonra onu ilk arayarak üzüntülerini belirtenleri bir hatırlayalım; Cumhurbaşkanı, Başbakan, İçişleri Bakanı ve Hakan Şükür. Aradaki bağlantıyı anlamak için müneccim olmaya gerek yok. Benim sevincim, Beşiktaş’ın siyasallaşmasının önünün kesilmiş olmasıdır.
2) Ertuğrul Sağlam, Beşiktaş’a teknik direktör olabilecek teknik bilgi birikimi yoktu. Kayserispor’un geçtiğimiz yıllardaki performansı dışında da bir başarısı mevcut değildi. Bu koşullarda Beşiktaş’a gelerek kendi geleceğini de riske atmıştır.
3) Her ne kadar bazı taraftarlar ve de kendisi Ertuğrul Sağlam’ı “Adam gibi adam” olarak tanımlasa da ben bu tanımlamaya katılmıyorum. Sinan Engin göreve geldiği ilk gün, “Ertuğrul’u Türkiye’nin bir numaralı teknik direktörü yapmaya geldim” demişti. Ertuğrul bu söze hiç tepki vermeyerek Sinan Engin’in tahakkümü altına girdi. Tüm transfer işlerini ve hatta takımın yönetimini Sinan Engin’e bırakması onun zayıf karakterinin bir göztergesidir.
4) İbrahimlerin kavgasında kenara çekilip olayları izlemesi, konuyu zaten medya zaafı olan Sinan Engin’e havale etmesi de Ertuğrul’un kişilik zaafiyetinin önemli bir göstergesidir. İbrahim Üzülmez, bir kaptan olarak Ertuğrul Sağlam’ın verdiği direktifi yerine getirmeye çalışmıştır. Uyguladığı yöntem yanlıştır. Her türlü kurumda, üst düzey yöneticiler, verdikleri emir ve talimatları uygulamak için çaba gösteren astlarının arkasında dururlar. Ertuğrul Sağlam’ın bu konuda sessiz kalması ve kaptanının arkasında durmaması onun ne kadar “Adam gibi adam” olduğunun göstergesidir.
Gelelim Yıldırım Demirören’in tavrına; Demirören hangi teknik direktörü için, “Sonuna kadar arkasındayım” dediyse o teknik direktörü en fazla üç hafta içinde yollamıştır. Başta Mustafa Denizli olmak üzere, bundan sonra gelecek teknik direktörlerin ona nasıl güveneceğini merak ediyorum. Demirören, arkasında bu kadar çok siyasi desteği olan Ertuğrul Sağlam’ı Metalist maçından sonra görevden almaya cesareti yetmemiştir. Bu durumda Bizans oyunlarına başvurarak önce medyada kamuoyu oluşturmuştur. Lucescu ile görüşerek, medyanın Ertuğrul Sağlam’ın üüstüne gitmesini sağlamıştır. Hacattepe maçına gelmeyerek, tüm tepkilerin Ertuğrul Sağlam’a yönelmesini hedeflemiştir. Sonuçta Ertuğrul’u istifaya zorlayarak siyasal baskılardan kurulmayı planlamıştır.
Demirören yönetiminin basiretsiz davranışlarını burada tekrar gündeme getirmek istemiyorum. Bunlar herkesin malumu. Ama Demirören’in bir huyu var ki bir taraftar olarak beni çok rahatsız ediyor; Yapamayacağı büyük laflar ediyor ve sonra komik duruma düşüyor. Aynen Fenerbahçe maçından sonra, takımı ligeden çekip, PAF takımı ile devam edeceği blöfü gibi. Yapamayacağı şeyler konusunda iddialı laflar etmek Beşiktaş başkanlık mevkiini zedelediği gibi kulübün itibarını da düşürüyor.
Mustafa Denizli konusunda 7 Aralık 2007 tarihinde Lig TV’de 2 ye 1 adlı programda söylediklerini hatırlatmadan geçemeyeceğim. Çok değil bundan tam 11 ay önce, “ Ben Beşiktaş başkanı olduğum sürece Mustafa Denizli ve Samet Aybaba Beşiktaş Kulübünden içeri giremez” demişti. Bu lafı eden bir başkanın krizin ilk gününde Mustafa Denizli’ye kurtarıcı olarak sarılması Demirören’e değil ama Beşiktaş’ın başkanına yakışmadı. (Demirören’in bu söyleminden yola çıkarak, bir sonraki teknik direktörümüzün de Samet Aybaba olacağını iddia ediyorum)Denizli bu teklifi kabul ederek, Demirören’i büyük bir kaosun içinde kurtarmış oldu. Ama bilsin ki Demirören’de vefa yoktur. Belki de bu yüzden Denizli bir yıllık kontrat yapmıştır.
Gelelim Mustafa Denizli hakkındaki görüşlerime; Ben 2000-2002 yılları arasında yöneticilik yaptığım dönemde Mustafa Denizli’nin teknik direktör olması için çok çaba harcamıştım. Ancak; Demirören dahil başkanın yakın adamları ısrarla Daum’u getirmişlerdi. Denizli, bugünkü ortamda Beşiktaş’a en faydalı olabilecek hocadır. Bir yabancı teknik direktörün takımı ve rakipleri tanıması, Türkiye’ye adapte olması nerden baksanız en az altı aydır. Denizli, Türkiye ligini bilen, futbol kariyeri başarılarla dolu bir kişidir. Her şeyden önemlisi, Beşiktaş taraftarıdır ve bunu hiç bir zaman saklamamıştır.
Beşiktaş için hayırlı olmasını diliyorum. Bizlere düşen görev, Denizli’yi desteklemek, Demirören’in şerrinden korumaktır.