Dört gözle beklediğimiz Dünya Kupası geçtiğimiz Pazar gecesi sona erdi. AGB’nin ölçümlediği ratingler, Türkiye’nin kapısından döndüğü bu organizasyonu yine de milletçe ilgiyle izlediğimiz gösteriyor. Dünya Kupasına katılamamış olsak da ekonomik alanda nimetlerinden faydalandığımız söylenebilir.
Her şeyden önce reklam sektörü bu organizsayondan önemli ölçüde faydalandı. Her şeyden önce, David Beckham, Thierry Henry, Frank Lampard, Ronaldinho, Raul, Roberto Carlos, Fernando Torres, Alessandro Nesta ve Hernan Crespo gibi dünya starlarını, Pele gibi efsane futbolcuları eğlenceli reklamlarda izleme fırsatı bulduk. Dünya Kupası maçlarını yayınlayan Kanal 1 televizyonu bir yandan rating rekorları kırarken bir yanda da reklam gelirlerini bir kaç kat artırma fırsatı buldu. Dünya Kupası esnasında, Almanya’ya bir ayda 39 milyon dolarlık sebze-meyve ihraç ettik.
Hiç aklımızda yokken, Dünya Kupası aşkına evlerimize yeni televizyonlar aldık. Hem de hem en yenisinden plazma ve LCD ekranlara paraları yatırdık. Televizyon karşısında maçları seyrederken, daha önce reklamlarını izlediğimiz biraları açıp yanında bolca çerez tükettik. Bu sıcak yaz günlerinde, o buz gibi biralar da hiç de fena gitmedi . Benzer bir sürü tüketim çılgınlığı yaptık. Sırf içimizdeki futbol ve Dünya Kupası aşkına.
İZLENCE AÇISINDAN KEYİFSİZDİ
Bir futbol seyircisi olarak, Dünya Kupasında beni en çok etkileyen ve aklımda kalanlar neler di, diye baktığımda üç temel şey hatırlıyorum. Birincisi, futbolun artık tüm dünyada politikleşmiş ve bazı güçlerin eline geçmiş olduğunu net bir şekilde gördüm. FIFA’da gücü olan gelişmiş ülkeler, ekonomik olarak geri kalmış ülkelere karşı utanmazca korundular. Oysa gelişmiş ülkelerin böyle bir korumaya da pek ihtiyaçları yokken. Ben bu tür masa başı oyunların sadece bizim ülkemize özgü olduğunu zannederdim. İtalya’daki rezaleti ve Dünya Kupasını seyrettikten sonra halimize şükrettim.
Dikkatimi çeken ikinci husus ise hakemler ve hakem hatalarıydı. Böyle büyük bir organizsayonda yaşanan hakem hataları dehşet verici düzeydeydi. Türkiye’deki futbol yorumcularının çok kullandığı “eyyam” kelimesinin ne anlama geldiğini Dünya Kupası maçlarında daha iyi anladım. Bu organizsayonda düdük çalam hakemlerin büyük çoğunluğunun bizim hakemlerimize göre pek fazla üstün özellikleri olmadığını gözlemledim. Önümüzdeki sezon, yazılarımda, liglerimizdeki hakem hataları ile ilgili yorum yapmamaya kara verdim.
Dünya kupası ile hatırladığım olumlu şeylerin başında ise, gözümün önünden bir türlü gitmeyen birbirinden güzel goller gelmekte. Benim için en heyecan verici goller, uzaktan sert şutlarla atılan gollerdir. Dünya Kupasında atılan gollerin % 80’ini ceza sahası dışından atılan şutlarla gerçekleştirildi. Bir anlamda, şut atmadan gol atılamayacağının dersini verdiler. Hiç bir defans oyuncusu, rakip forvetlere ceza sahası içinde ikinic hamleyi yapma fırsatı vermiyorlar. Tek çare uzaktan şutlarla golü aramak. Artık, altı-pasın içine kadar girip gol atmanın dönemi çoktan bitti. Umarım liglerimizde top koşturan futbolcularımız da bu durumun farkına varmışlardır.