RTÜK’ün koyduğu kuralların uygulanmaya başlaması ile birlikte reklama ayrılan sürenin azalması doğal olarak reklam fiyatlarının artmasına neden oldu. Ancak, TV’lerin reklam fiyatlarını artırma çabaları reklamveren cephesinde ciddi bir reaksiyonla karşılaştı. Dengelerin tekrar kurulması için sancılı bir sürecin yaşanması gerekiyor. Piyasanın kendi dengesini oluşturacağı konusunda hiç şüphemiz yok.
Bu geçiş döneminde hem medya ve reklamcılar hem de reklamverenler, alternatif mecralar ve mecra araçları arayışına girdiler. Bu arayış sürecinde kendiliğinden ortaya çıkan bir reklam türü uzunca bir süre kendinden çok söz ettirecek gibi görünüyor. Bu reklam türünü şimdilik “Sanal reklam” olarak adlandırmaktayız.
Sanal reklamlar ilk kez futbol maçları arasında kullanılmaya başlandı. Maç başlamadan önce ve devre arasında kullanılan bu reklamlar, mevcut görüntünün üstüne reklam görüntüsünün bindirilmesi ile meydana geliyor. (Kale arkalarında ve saha kenarlarında yer alan reklamlar sanal reklam olarak değerlendirilmemektedir.) Bu yıl içerisinde, Kanal D, Show TV ve Skytürk’te yayınlanan maçlarda toplam 893 adet sanal reklam yayınlandı. Bu reklamların toplam süresi ise 5,299 saniye.
Ancak, son günlerde bu tür reklamları Kurtlar Vadisi başta olmak üzere diziler içerisinde de izlemeye başladık. Bir anda ekranın sağ ya da sol kenarında aniden beliren logolar vasıtasıyla en heyecanlı dizinin ortasında bile reklam yapılmaya başlandı. Sanal reklamlar logo ile sınırlı kalmayıp, ürününün bizzat kendisinin dizi görüntüsünün üstüne belirli bir süre yerleştirilerek gösterilmesiyle zenginleştirildi. Örneğin, yemek yenilen ya da sohbet edilen bir masanın üstüne aniden bir Pepsi Cola kutusu oturtulabiliyor. Bu kutunun dizinin kendi görüntüsü mü yoksa reklam mı olduğu ise zor algılanabiliyor.
Sanal reklamların beni ilgilendiren tarafı, yaratıcılığı. Reklamcıların bundan sonra her diziyi daha yayına girmeden seyredip, değişik sahnelere uygun reklamlar üreteceğini düşünüyorum. Bu da, reklam yaratıcılığını üst düzeye taşıyacaktır.
Görüldüğü üzere, bir siyasi büyüğümüzün de dediği gibi, demokrasilerde çare tükenmiyor.
